11 Kasım 2011 Cuma

Çuvaş Türklerinin Dinî İnanışları Üzerine

Çuvaş Türklerinin Dinî İnanışları Üzerine

Özet

Çuvaşların geleneksel inanışları Türklerin başka bir dini kabul etmeden önceki Tanrı merkezli inanç sistemi olmuş, bu inanç sisteminde iyi ve kötü ruhlara, yer-su ruhlarına, ölümden sonraki yaşama inanış yer almış, bu inanışların özü eski Türk inanışlarının hemen hemen bütün özelliklerini taşımıştır. Ancak zaman içerisinde inanışlara konu olan varlıkların isimlerinde ve inanışlarda İslam ve Hıristiyanlıkla etkileşimler olmuştur. Bu yazıda, Çuvaş halkının İslam ve Hristiyanlıkla ilişkilerinden çok, Türk dinler tarihine ışık tutacağından geleneksel dinî inançları üzerinde durulacaktır.

1. Giriş

Günümüzde Rusya Federasyonu’na dâhil olan İdil-Ural bölgesinde yaşayan Çuvaşların Türk dünyasında dinler tarihi ve Türk kültür tarihi bakımından ayrı bir yeri vardır. Çuvaşlar geleneksel Türk inanışlarını yaşatmaları yanında İslâm’ı ilk kez resmî olarak devlet dini kabul eden İdil Bulgarlarının bakiyeleridir. Günümüzde ise onlar artık Hıristiyan Türk toplulukları arasında sayılmaktadır. Bu çalışmada Çuvaşların İslam’la ve Hıristiyanlık’la ilişkilerinden ziyade Türk din tarihine ışık tutması bakımından “Çuvaşların geleneksel dinî inanışları” üzerinde durmaya gayret edeceğim.

http://onturk.wordpress.com/2011/09/26/cuvas-turklerinin-dini-inanislari-uzerine/

2. Geleneksel Çuvaş Dini

Tarihi süreçte Çuvaşlardan İslâm’ı kabul edenler ve Hıristiyanlaşanlar olmuş, ancak onlar, bu dinleri kabul etsin ya da etmesin, geleneksel dini inanışlarını ve törenlerini muhafaza etmiştir. Çuvaşların öteden beri diğer dinlerin kutsal kitapları gibi bir din kitabı bulunmamıştır. Bu nedenle onların geleneksel dini inanışları hakkındaki bilgiler daha çok, sözlü ve yazılı olarak günümüze kadar ulaşmış çeşitli törenlerde okunan dua metinlerinden, mitolojilerden, halk inanışlarından ve bu konu ile ilgili yapılmış çeşitli araştırmalardan öğrenilebilmiştir.

Geleneksel Çuvaş dini inanışları hakkında yapılan araştırmaların başlıcaları V.P. Vişnevskiy (1846), V. Sboyev (1856), V. Magnitskiy (1881), N.İ. Zolotnitskiy (1831), G. Mészáros (1909) ve Sovyet dönemi bilim adamlarından N.İ. Aşmarin (1928-1950), P.V. Denisov (1959), G.E. Kudryaşov (1961), A. Salmin (1994; 1996; 1997) ve diğer bazıları tarafından yapılmıştır. Çuvaşların, artık günümüzde kaybolan ve yaşamayan inanışlarına ait bazı unsurlar belirtilen araştırmacıların eserlerinde yerini almıştır.

Çuvaşların dini inanışlarına “Çuvaş dini”, “yumśĭ dini” gibi adlar verilmektedir. Ancak Çuvaşlar kendi dinlerini ve geleneksel inanışlarını Çuvaşça söylenişiyle vatĭ yĭla, aval yĭla (eski inanış) olarak adlandırmaktadır (Mészáros 1909: 2). Çuvaşlar, vaftiz edilmemiş olanlarına, Tĩp Çĭvaş (Hakiki Çuvaş) ya da Rusça Nikreşçennıy (vaftiz edilmemiş) demektedirler. Ruslar ise onların dinini, tam karşılığı paganizm demek olan “yazıçestvo” terimiyle ifade etmekte, Çuvaşları, kreşinler (vaftizliler) ve yazıçnikler (paganistler) olarak ayırmaktadırlar.

Çuvaş inanışlarına göre, inançsız ve dinsiz yaşayan kimselerin kendi dinlerine çekilmesi gerekir. Onlara göre kendi inancını bırakıp başka bir dini kabul etmek yasaktır ve günahtır. Çuvaşlara göre kendi dininin üzerinde olan kimse, onu sevmiyorsa başka dini de sevemez ve gönülden Tanrıya dua edemez (Aşmarin, 1984: 10). Çuvaşlar, dinî inanışını değiştiren Çuvaşları Tanrının cezalandıracağına inanırlar (Efremov, 1913: 714).

Çuvaşların diğer Türk topluluklarıyla ortak tarih ve kültür birliği göz önünde bulundurulduğunda, onların inanışlarının genel olarak geleneksel Türk inanışlarıyla yakınlığı görülür. Çuvaşların bu inanışlarının tarihi süreç içinde İslam ve Hıristiyanlık gibi dinlerin tesirinden uzak kalmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Çuvaşlar ve onların mitolojilerini bilen yumśĭ (Çuvaş halk hekimi, falcı, büyücü) adı verilen kimseler dinlerinin nereden geldiği sorusuna: “Atalarımız nereden aldılar, bilinmiyor.” şeklinde cevap verirler (Vişnevskiy, 1846:25).

Günümüzde Çuvaşlar arasında çeşitli yerleşim birimlerinde, özellikle bazı Çuvaş köylerinde canlı biçimde geleneksel dini inanışlarını sürdürenler vardır. 1998 ve 1999 yılında Çuvaşistan’da bulunduğumuz süre zarfında bu köylerin bir kısmını tespit etme imkânı bulduğumuzu burada belirtmek isterim. Ayrıca Müslüman ya da Hıristiyan Çuvaşların da günümüzde bazı geleneksel dini inanış ve uygulamalarını devam ettirdiği görülür. Bu nedenle daha çok Ruslar tarafından, özellikle Hıristiyan Çuvaşlar, “çift inançlılar” olarak adlandırılır (Matorin, 1929: 33-34).

Çuvaşların inanışları arasında, genellikle bütün Türklerin başka herhangi bir dini kabul etmeden önce sahip olduğu Tanrı merkezli dinlerinin temel unsurları sayılabilecek, yer-su kültü, atalar kültü, öbür dünya ve ölümle ilgili inanışlar başta gelir. Çeşitli ruhlara inanışın da yer aldığı Çuvaş dininde, Türklerdeki kamın rol ve fonksiyonlarının kısmen farklılaştığı ve kaybolduğu dikkat çeker. Türklerdeki kam, görevleri ve özellikleri bakımından Çuvaş dininde önemli yere sahip olan yumśĭlarla karşılaştırılır. Araştırmanın bu kısmında Çuvaşların dinî inanışlarındaki temel bazı unsurlar hakkında bilgi vermeye çalışacağım.

2.1. Tanrı İnancı

Çuvaşlardaki Tanrı anlayışı ile diğer Türklerdeki Tanrı anlayışı arasında benzerlikler vardır. Çuvaş dininin araştırmacılarından biri olan Mészáros’a göre, geleneksel Çuvaş dininde “Tek Tanrı” inanışı net olarak ortaya çıkar. Hiç bir şekilde bu inanış paganizme (yazıçestvo) benzemez. Mészáros, Sboyev, Magnitskiy ve diğer bazı araştırmacıların Çuvaşçayı ve konuyu bilmedikleri için Çuvaş mitolojisine ait bazı figürleri farkında olmadan onların dinî inanışlarına taşıdıklarını; bu bakış açısı yanında onların çok tanrıcılıkla, kara inanışla ilgilendikleri için bazı figürleri “tanrı” olarak değerlendirdiklerini belirtir (1909: 3). Ancak Mészáros Çuvaşlardaki bu tek tanrı inanışında İslam’ın etkisinin bulunduğuna dikkat çeker. Bunu ise Çuvaş dinî literatürüne geçmiş olan İslamî terminolojiyle açıklamaya çalışır (Mészáros, 1909: 4). Bu iddia, Çuvaşların İslâm’la tanıştıkları dönem için doğru olabilir. Fakat Çuvaşlar diğer Türk topluluklarının tarihiyle ve kültürüyle birlikte ele alındığında, onların “tek tanrı”ya dayalı bir inanışa İslâm’ı henüz tanımadan önce de sahip oldukları anlaşılmaktadır (Tanyu, 1986; Günay-Güngör, 1997: 33-41; Güngör, 1998: 19-25). Bunun yanında, onların İdil Bulgar devleti döneminde İslam’la tanışmalarıyla onlardaki tek tanrı inancının İslam’ın tek tanrıcılık anlayışı çerçevesinde algılanmaya başladığı ve bu anlayışın daha sonraları pekiştiği söylenebilir.

Çuvaşlar, en yüce varlık olarak Tanrıyı (Turĭ) bilmekte, bu adı tek ve yüce Tanrı için kullanmaktadır. Turĭ adı, Çuvaşlarca tazim edilen diğer varlıklar için kullanılmamakta ve bunlar hiç bir zaman Turĭ gibi tazim görmemektedir. Bunun yanında Turĭ’ya atfedilen özellikleri diğer varlıklar taşımamaktadır. Tanrının, kendi yüceliğinde göklerde yaşadığına, dünyayı, insanı ve diğer varlıkları yarattığına, her şeyin sonu geldiğinde yeni bir dünya ve yeni milletler yaratacağına inanılmaktadır (Aşmarin, 1982: 17). 22 Durmuş Arık Çuvaşların Tanrı anlayışında antropomorfik özelliklere de rastlanır. Dualarda ve törenlerde zikredilen Tanrının sıfatlarını, çeşitli ruhları ve antropomorfik özellikleri dolayısıyla inanılan bazı varlıkları tanrı gibi değerlendiren araştırmacılar, Çuvaşların dinini çok tanrılı bir dinmiş gibi sunmaktadırlar (Nikol’skiy, 1911: 581-584; Matorin, 1929: 43).

Hıristiyanlaşan Çuvaşlarda Tanrı, “Hıristiyan Tanrısı” şeklinde karşımıza çıkar. Hıristiyanlaşan Çuvaşlarda Tanrı’ya en yakın durumda olan Tanrılar vardır. Bunlardan ilk sırayı alan, Tanrının Babası (Turĭ Aşşĩ) ve Tanrının Annesi (Turĭ Amĭşĩ)’dir. Bunlar hakkında daha ayrıntılı bilgiler bulunmamaktadır. Ancak bunların saf bir Hıristiyan tasavvuru olduğunu söylemek mümkündür. Şüphesiz böyle bir Tanrı inanışında Hıristiyanlığın etkisi görülmekte ve Hıristiyan inanç esaslarının Çuvaşların inanışlarına karıştığı anlaşılmaktadır (Aşmarin 1982: 20).

Bazı araştırmacılar da Tanrı karşısına şeytanı koyarak Çuvaşların dininin “dualizm” olduğunu ileri sürmekte, bunu da Çuvaşların İran kültürünün tesiri altında kalmış olmalarıyla açıklamaktadırlar (Sboyev, 1856: 101-102; Trofimov, 1993: 12-13). Fakat derinlemesine ele alındığında, diğer Türklerdeki Tanrı inancıyla Çuvaşların Tanrı inancının birbirine yakın, hatta temel özellikleri itibariyle aynı olduğu ortaya çıkmaktadır. Çuvaşların tek ve yüce bir Tanrı anlayışına sahip olduklarını ve onların inandığı Tanrının özelliklerini göstermesi bakımından öteden eri Tanrı hakkında kullandıkları atasözleri önemlidir.

Bu atasözlerinden bazıları şunlardır:

Turĭ leple śinsanya tĭrat, aşşĩn açisene Turĭ papay tıtsa tĭrat.

(Babanın kendi çocuklarının geçimini sağladığı gibi, Tanrı da insanlara bakar).

Vıśśa śürene Turĭ tĭrantarat.

(Tanrı aç olanı doyurur, rızık verir).

Turĭ parni tĭranmalĭh, a etem parni tutanmalĭh.

(Tanrı verse doya doya yeter, insan verse sadece tatmaya yeter).

Turĭ kalat yolaşki pĕrçine te śınna parma.

(Tanrı ihtiyacı olanlara son zerreye kadar vermeyi emreder).

Turĭsĭr pośne nim te tuma polmas.

(Tanrısız -Tanrının yardımı olmadan- hiç bir şey olmaz).

Turĭ ĩślekene yoratat.

(Tanrı çalışkanı sever).

Turra porte pĩreşkeleh: hot’ aksahĭ, hot’ kośsĭrĭ.

(Tanrı için herkes aynıdır: topal da kör de).

Śıntan vĭtanmasassĭn, Turĭran hĭramasassĭn, parhatar kurman.

(Kim insanlardan utanmaz, Tanrıdan korkmazsa ondan fayda gelmez).

Turrĭn kunĕ nomay.

(Tanrının günü çoktur).

Turĭ korat ta ças kalamas.

(Tanrı görür ama hemen söylemez).

Turĭ parmazasĭn kaśkĭr śĩmes.

(Tanrı vermezse kurt da aç kalır).

Turĭsĭr alĭk sollĕ orlĭda kaśma polmast.

(Tanrının izni olmadan kapıdan dahi geçilmez)

(Mészáros, 1909: 10; Aşmarin, 1982: 17-19). Geçmişi oldukça eski olan bu atasözleri, Çuvaşların Yüce Tanrı hakkındaki görüşlerini yansıtması bakımından dikkat çeker.

Geleneksel Çuvaş dininde önemli yeri olan kurban sistemi ve bazı dualar da Çuvaşların Tanrı inanışı hakkında bilgi verir. Çuvaşlar, ilkbaharda tarım işlerine başlamadan ve hayvanlarını otlağa çıkarmadan önce, sonbaharda otlaktan hayvanlarını içeri aldıklarında ve ürünlerini tarladan topladıklarında bolluk, bereket ve şükür için yalnızca Tanrıya kurban sunarlar. Bu törenlerde sadece onun adını anar, ona şükür ve dua ederler (Mészáros, 1909: 12-13).

Hıristiyan Çuvaşlar Turĭ adını bu dine taşımıştır. Hıristiyan Çuvaşların, Rusların azizlerine ve Tanrılarına ibadetlerinden hiç bir şey anlamadıkları, geleneksel inanışını muhafaza eden Çuvaşların da çoğu zaman Rus azizlerine ve putperestliğe kadar götüren onların ikonlarına saygı göstermesine şaşkınlıkla baktıkları ifade edilmiştir. Bunun nedeni olarak Çuvaşlarda derin bir monoteizm anlayışının bulunması gösterilmiştir (Mészáros, 1909: 16). Yine bu anlayışla Çuvaşlar, Hıristiyanların Tanrı olarak nitelediği İsa’nın Tanrı olamayacağını her fırsatta çeşitli şekillerde ifade etmişlerdir. Çuvaşlar bu konuda şunları ifade etmiş ve tanrı anlayışını ortaya koymuştur:

Pirĩn Turĭ ırĭ sıvlĭş… Etemren turĭ pulma pultaraymast’. Śavĭnpa ta sirĩn Hristosa ĩnenme may śuk ĩndĩ.

(Bizim Tanrımız görünmez bir varlıktır. İnsan hiçbir zaman bir Tanrıya dönüşmez. Bu yüzden sizin Hıristosa inanmanız boştur.).

Çuvaşların Tanrı hakkında bir başka ifadesi de şöyledir:

Tĩp Turĭ – Śülti Turĭ. Sirĩn pek kletke turra ĩnenmestpĩr. Pirĩnşĩn Hristos śuralman ta, vilmen te.

(Gerçek Tanrı Yüce Tanrıdır. Biz, sizin gibi insan suretinde bir tanrıya inanmıyoruz. Bizim için Hristos, -İsa- doğmadı da ölmedi de.)

(Kudryaşov, 1961: 64). Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere Çuvaşlar Hıristiyanların tanrılaştırdığı İsa’nın tanrılığına akıl erdirememiştir. Rus Ortodokslar arasında yaşayan vaftiz olmuş Çuvaşlar, Hıristiyan teslisinin, yani Hıristiyanlıkta Tanrı’yı oluşturan üç ayrı unsurun özünü öğrenememiş, fakat buna karşılık mutlaka Yüce Tanrı’ya (Śülti Turĭ) inanmış ve Tanrı olarak onu bilmiştir (Kudryaşov, 1961: 65).

Çuvaş mitoloji tasavvurları da Çuvaşların Tanrı hakkındaki inanışlarıyla ilgili değerli bilgiler verir. Çuvaş mitolojilerine göre Tanrı, orta dünyanın bütün unsurlarını yaratır, bitki ve hayvan dünyasını yerleştirir. Tanrı, insanları topraktan yaratır. İnsanlar ilk yaratıldıklarında çirkindir. Bu çirkinliği gidermek için Tanrı mahlûkata ruh verir. Önce yalnızca bir milleti yaratır. İnsanlar huzur içinde çalışmadan yaşarlar. Yeryüzü insanların bütün ihtiyaçlarını bolca verir. İlk yaratılışta insanların hepsi aynı dile, aynı servete ve zenginliğe sahiptir (Nikol’skiy, 1911: 601; Yegorov, 1995: 118, 120).

İnsanlar sonraları şeytanın etkisi altına girer ve kibirlenirler. Şarabı icat ederler. Daha sonra çatışmalar, sarhoşluk ve oburluk başlar. Bu işlere kızan Tanrı 77 dil, 77 inanç ve 77 millet yaratarak onları yeryüzüne gönderir. Sonra “kepe” adındaki ruhu, her insanın kaderini tayin etmesi için görevlendirir. İnsanlar arasındaki düzenin korunması için Tanrı yeryüzünde bir “hakan” yaratır. Dünyayı bir düzene koyduktan sonra 7. göğe yükselir. Oradan hizmetindeki ruhlar aracılığıyla yeryüzünün düzenini korur ve sürdürür. Tanrı yer ve gök arasındaki aracılık fonksiyonlarını genellikle en yakın yardımcılarına yükler. Tanrı’nın önemli yardımcısı “kepe” adı verilen ruhtur. Kepe alt ve yukarı dünya arasında Tanrı’nın yardımcısı sayılır. Mevcut bilgilere göre kepe yerin içinde ve yerin altında olanı yönetmekle görevlidir. Tanrı ona pülĩhśĩ ve pihampar adında iki hizmetçi verir. Pülĩhśĕ doğan çocuklara rızıklarının belirlenmesi ve yumśĭ (Çuvaş din adamı veya halk hekimi) tarafından verilen isimlerin yazılmasıyla görevlidir. Aynı hizmetçi işini bitirdikten sonra göklere döner, kepeye bildirir. Pülĩhśĩ hakkında halk arasında “Tanrı rızık verdiği halde pülĩhśĩ yazmadıkça o görünmez” sözü yaygındır. Hayvanları kurtlardan, diğer vahşi hayvanlardan koruma ve bütün evrene ateş sağlama görevi pihamparındır. Pihampar Tanrının emriyle devamlı yeryüzünde dolaşır, insanlar hakkında Tanrıya gereken haberleri toplar ve iletir (Nikol’skiy, 1911: 601; Yegorov, 1995: 122).

Çuvaşlara göre Tanrı, en yüce varlıktır. Tanrı, yarattığı dünyayı koruyan ve bütün varlıkları besleyen; yerin ve suyun Tanrısıdır. Yeryüzündeki insanlara rızık veren Tanrı’dır. Tanrı’nın devamlı barınağı göktür. Çuvaşlar, “yukarı nurlu, ışıklı dünya” ifadesiyle, Yüce Tanrı’yı anlatırlar. İnanışa göre; Tanrı bu mekânı sadece cuma günleri terk eder ve yeryüzüne iner. Çuvaşların bu günde çalışıp çalışmadıklarını ve Çuvaş eşlerinin ocaklarını erkenden yakıp yakmadıklarını öğrenir (Aşmarin 1982: 21).

Çuvaşlar arasında yaygın olan inanışa göre, Tanrı olaylara doğrudan müdahale etmez. O, insan neslinin kaderini tayin eden kepe ve onun hizmetçileri yardımıyla faaliyet gösterir. Tanrı’nın hizmetinde başka hizmetçi ruhlar da vardır. Geç döneme ait Çuvaş mitolojilerinde Tanrı inancının Hıristiyanlığın inanç esasları ile karıştığı görülür. Tanrıya babalık, annelik ve çocukluk gibi nitelendirmeler yapılır (Nikol’skiy 1911: 580-584). Mevcut bilgiler bize Çuvaşların bir Yüce Tanrı Yüce (Śülti Turĭ) inanışına sahip olduklarını, ancak zaman içerisinde çeşitli etkilere maruz kalarak bu inanışlarında değişim

yaşandığını gösterir.

2.2. Ruhlar

Çuvaşların dininde Tanrının hizmetinde bulunan ve tabiat hadiselerini idare eden çeşitli ruhlar bulunur. Onların inanışına göre bütün dünya insanların hayatına ve kaderine etki eden sayısız ruhla doludur. Çeşitli hastalıklar, felâketler ve ölümün kendisi de bu ruhların faaliyetiyle açıklanır. Kendisine kötü ruh müptelâ olan insan hastalanır ve bu hastalık sonucunda ölebilir. Geleneksel inanışını muhafaza eden Çuvaşlar bu ruhlardan birini kızdırmaktan korkar. Bu nedenle sık sık bu ruhları çeşitli kurbanlarla ve törenlerle teskin etmeye ve merhamete getirmeye çalışırlar (Aşmarin, 1984: 31). Bu ruhlar arasında insanları, insanların konutlarını, ekmeklerini, hayvanlarını, mal-mülklerini yöneten ve koruyan ruhlar da yer alır. Bazı araştırmacıların bunları tanrı olarak nitelendirmesine ve değerlendirmesine rağmen bu ruhlar Tanrının taşıdığı özellikleri taşımaz ve Çuvaşlar tarafından Tanrı olarak kabul edilmezler. Bu nedenle onların birçoğunun gökte değil, yeryüzünde yerleştiği ve yaşadığı tasavvur edilir. Çuvaşlar, aynı zamanda güneşi, yeri, gök gürültüsünü, yıldırımı, ışığı, ateşi temsil eden birçok başka ruha da saygı gösterir (Nikol’skiy, 1911: 580-590). Bu ruhlar çeşitli şekillerde tasavvur edilir ve tazim görür.

Ruhların zararlarından korunmak veya onların iyiliklerini temin etmek için dualar yapılır, kurbanlar sunulur. Çuvaş inanışlarında bu ruhlar iyi ve kötü olarak iki gurupta değerlendirilir. İyi ruhlar arasında pirĩşti, kepe, pülĩhśĩ, pihampar, hĩrtsurt adı verilen ruhlar vardır. Kötü ruhlar arasında ise şuyttan, esrel (esreylĩ), yĭrĭh (yĩrĩh), vupkĭn, vutĭş, arśuri, vupĭr (vĭpĭr, vopĭr, vĭvĭr, lopĭr), kiremet (keremet), hıtĭm, iye (ıyya, ĭya) adı verilen ruhlar bulunur.

2.3. Kurban

Çuvaşlar, düzenli olarak tarım işlerinin bitiminde, Çuvaş takvimine göre yaklaşık olarak kasım ayının ortalarına denk gelen “kurban ayı”nda (çük uyĭhĭ) kurban töreni yaparlar. Kanlı ve kansız olmak üzere iki türlü kurban sunarlar. Onlar, Tanrıya, iyi ruhlara olduğu gibi kötü ruhlara da at, sığır, koç, koyun, kaz, tavuk, horoz, ördek gibi kanlı kurban; tahıl ürünleri, lapa, ekmek, para, yumurta, süt, yağ, peynir, bal, un, tuz, bira, pide ve başka çeşitli yiyeceklerden kansız kurbanlar takdim ederler (Fuks, 1840: 19-22; Vişnevskiy, 1846: 10-11;Magnitskiy, 1881: 26-33).

Çuvaş inanışlarına göre at dışında kurbanlık hayvanların ak olması, kötü ruhlar için kurbanların ise genel olarak kara olması gerekir. Kurban sunarken bazı uygulama ve dualar yerine getirilir. Genellikle kurbanın türünü, kendine has yöntemlerle yumśĭlar belirler (Vişnevskiy, 1846: 11; Nikol’skiy, 1911: 589-590). Bazı durumlarda kurbanlık hayvan, ölen kimsenin ruhunun yerleştiği yeri belirten, kutsal kabul edilen kiremet yerinde canlı olarak bırakılır. Kiremet sözüyle genellikle bir ağaç, ağaçlık ya da koruluk kastedildiği gibi Türklerde yer-su inanışı kapsamında değerlendirilen bütün kutsal mekânlar da kastedilir.

Bunlardan başka Çuvaşlarda kurban olarak kadınların el işi dokumaları,

(1.Çuvaşların geleneksel dinî inanışlarına göre domuz kurban için uygun olmayan bir hayvandır. Eskiden Çuvaşlar domuzu sevmez, bundan dolayı domuz beslemez ve etini yemezlerdi. Çuvaşların inanışına göre domuz gördüğü her şeyi yer. Çuvaşlar arasındaki bir rivayete göre o aynı zamanda “nankör” bir hayvandır (Aşmarin 1984: 11). Ayrıca Çuvaşların önceleri en çok sevdiği ve başlıca yemekleri at eti idi. Hıristiyan olmayanlar, at etini severek yemeye devam etmekte, Tatarları taklit ederek domuz etini yememektedirler. Hıristiyan olduğu belirtilenler ise domuz etini artık reddetmemektedirler. )

elbiseler ve madenî paralar da yer alır (Denisov 1959: 107; Kudryaşov 1961: 46). Çuvaşlar için kurban sunulacak yerler genellikle tarla, orman, nehir, göl ya da dere kıyıları ve “kurban ağacı”nın (çük yıvĭśi) yanıdır (Nikol’skiy 1911: 588).Yüce Tanrıya ve diğer iyi varlıklara kurban hayvanları, aile içinde özel olarak uygulanan kurban töreninde ya da toplu ve genel olarak bir yerleşim yerindeki herkesin katılımıyla sunulan büyük kurban töreninde (mĭn çük) sunulur. Birinci tarz kurban törenine aile üyeleri, diğerine ise bir köy, birkaç köy hatta bazen birkaç kasabadan oluşan kalabalık insan topluluğu katılır. Özel kurban törenlerinde kurbanlık hayvan aile reisi tarafından evin dışında sunulur. Aile reisinin bulunmaması durumunda bu töreni evin hanımı yönetir. Ancak evin hanımı, yalnızca kansız kurbanlarla ilgili duaları icra etme hakkına sahiptir. Ayrıca töreni idare eden kadının erkek şapkası giymesi de gerekir (Vişnevskiy, 1846: 13; Nikol’skiy, 1911: 589).

Kurbanın türü tanrının veya ruhların derecesine göre ayarlanır. Yüce Tanrının, tazim edilen büyük ruhların ve kiremetlerin kendilerine büyük kurban, ikinci derecedekilerin ise küçük kurbanlar istediğine inanılır. Çuvaşlar, aile fertlerinden birinin hastalığı durumunda özel kurban takdimi yapar. Büyük kurban törenlerinde kurban olarak at, sıradan kurban törenlerinde ise sığır kesilir. Kurban törenleri için uygun olan yiyecekler arasında genellikle ekmek, pide, lapa, bal, tereyağı ve yumurta bulunur. Bunlar tuz ekleyerek suda pişirilir ve bunlar olmadan kurban törenlerinde yemek yenmesi uygun görülmez. Kurban törenleri için her zaman pirinç lapası pişirilir. Pirinç yoksa darı veya karabaşak lapası yapılır. Ancak bu lapanın içine en azından üç pirinç tanesinin

katılması gerekir. Aksi hâlde kurban için hazırlanan lapanın uygun olmayacağı düşünülür (Aşmarin, 1984: 11).

Kurban için ayrılan hayvanlar, suyla yapılan bir denemeden sonra kesilir. Kurbanlık hayvan kesilmeden önce başına ve sırtına soğuk su dökülür. Su döktükten sonra hayvanın titremesi kurbanın, Tanrı veya ruhlar tarafından kabul edileceği anlamına gelir. Hayvan titremezse, bu hayvan kesilmeden bırakılır. Titremeyen hayvanın Tanrı ve ruhlar tarafından kabul edilmediğine inanılır. Bu yüzden bazen hayvan titreyinceye kadar su dökme işlemi uygulanır (Vişnevskiy, 1846: 11-12; Aşmarin, 1984: 11; Matorin 1929: 51). Dua sırasında dua dışında başka ses ve gürültü olmamalıdır. Kurban günlerinde komşu veya yakınlardan bir şey istemeye gelen olduğunda onlara hiçbir şey verilmemelidir. Kurban töreninde dua bitimine kadar hiç kimsenin kurban yemeğine dokunmaması gerekir. Herhangi birisi onu tadarsa, duanın boşa gideceğine ve onun tekrar edilmesi gerektiğine inanılır (Aşmarin, 1984: 9). Zikredilen yemeği yememesi için çocuklar korkutulur. Onlara “Kurban sonuna kadar bu yemeği yerseniz dilsiz olur, konuşamazsınız” denir. Kekeme konuşanlar hakkında, onların zamanından önce kurban yemeği yedikleri için böyle oldukları söylenir. Kurban esnasında kullanılan kaplar saklanır ve gelecek kurban zamanına kadar korunur. Başka zamanlarda çok ihtiyaç olsa bile bu kaplar nadiren kullanılır. Dua veya kurban yerine gelirken, uygun ve güzel sözler kullanmaya özen gösterilir. Kurbanla dalga geçen ve onu hafife alan, aşağılayan kimse büyük günah işlemiş sayılır. Kurban uygulamasını yabancılar görürse, bu kurbanın amacına ulaşmayacağına ve onun tekrar edilmesi gerektiğine inanılır. Çuvaşlar hiçbir zaman Tanrıya elbisesiz, çıplak veya yalınayak ibadet ve dua etmezler. Onlar ibadetlerden ve duadan önce banyoda güzelce yıkanarak temiz elbiselerini giyerler (Aşmarin 1984: 10).

Çuvaş inanışlarına göre kurban sunanların kurban etinden yemeleri gerekir. Kurbanın eti kazanlarda pişirilir ve dua bittikten sonra ziyafet verilir. Kurban, bütün törene katılanlara eşit miktarda dağıtılır. Kurban yerine getirilen her şey yenir ve içilir. Kurban Yüce Tanrıya sunulduysa kurbanın kemiklerinin ve iç organlarının yakılarak külünün dağıtılması gerekir; eğer kurban olarak Yüce Tanrıya at sunulduysa, at başları yakılmaz. At Yüce Tanrı’ya veya onun idaresi altında bulunan iyi varlıklara sunulduysa, atın kafatası tarlada korkuluk üzerine asılır. Bundan dolayı her Çuvaş köyünde korkuluklar üzerinde at kafatasları görülür. At kiremete kurban olarak sunulduysa, bu durumda at kafatası ormanda ağaca asılır ya da tarlada toprağa atılır (Vişnevskiy, 1846: 12; Aşmarin, 1984: 4).

Kurban sırasında Çuvaşlar doğuya yönelir ve öyle dua eder. Kurbanın da doğuya yönelerek kesilmesi gerekir. Kurbanın sunulduğu şey onuruna kutlama yapmak için kurban zamanına kadar bira hazırlanır. Bira hazırlarken Hıristiyan Çuvaşların kendi üzerinde haç işareti bulundurmaması, haç işareti yapmaması ve orada Rusların da bulunmaması gerekir. Eğer bira hazırlanan eve tesadüfen bir Rus gelirse, ev sahibinin mutlaka gizlice, gelenin saçından, şapkasından veya giydiği giysilerden bir tutam kıl ya da bir parça koparması gerekir (Vişnevskiy, 1846: 12-13; Aşmarin, 1984: 5).

Genellikle Çuvaşlarda hem özel hem de toplu yapılan kurban törenlerinin belli bir vakti yoktur. Yüce Tanrıya sunulan kurban dışında diğer özel kurbanlar Çuvaşların işlerinin gidişatına bağlıdır. İyi ürün elde ettiklerinde veya isteklerinin gerçekleştiği yıllarda Çuvaşlar kendileri için kurban kesmeyi zorunluluk olarak görmezler. Ancak onlar tarla işleri kötü gittiğinde, iyi varlıkların kendisinden ne istediğini öğrenmek için yumśĭya giderler. Yumśĭ öğüt almak için gelen kimsenin önceden hangi kurbanları sunduğunu sorar ve işlerinin iyi gitmesi için sunmadığı kurbanı veya daha önce sunduğu kurbanları tekrar etmesini önerir. Toplu kurbanlar genelde ilkbaharda ekim ve toprağı sürme işinin sonunda ya da sadece birkaç yıl ürün olmaması durumunda veya uzun süre kuraklık ve verimsizlik durumunda icra edilir. Bu felaketlerden dolayı halkın çaresiz hâle geldiğinde yumśĭlar toplu kurban töreni yapılmasını ilan eder. Bunun için onlar kurbanlık hayvanların niteliklerini, sayısını ve törene katılacak köyleri belirlerler (Vişnevskiy, 1846: 13-14; Aşmarin, 1984: 5). Bu talimatlar doğrultusunda yapılan toplu kurban töreninde kurbanlık hayvanların kaça mal olacağı ilan edilir ve bunun için her aileden gerekli ücret istenir. Bunun yanında her aile belirlenen güne, tören için bira pişirir. Büyük kurban töreni için en az bir hafta hazırlık yapılır (Vişnevskiy, 1846: 14; Aşmarin, 1984: 6). Bir veya birkaç köyün katılımıyla gerçekleşen toplu kurban törenleri, kült hizmetçilerinin veya halkın itibar ettiği yaşlıların danışmanlığında belirlenen yerde icra edilir (Kudryaşov, 1961: 16-179).

Çuvaşlar bazı dua ve kurban törenlerini tarlada, köyde, kutsal sayılan özel koruluklarda ve su kaynaklarında gerçekleştirir. Çoğunlukla bu törenler, tarıma bağlı dönemlerle ilgili kurban takdimi ve duası şeklinde uygulanır: Ürünün fazla olması (uy çük – kurban töreni), yağmur yağması (śumĭr çük -yağmur duası ve kurbanı), elde edilen ürün için (avĭn pĭti - şükür kurbanı veya sĭra çükleni - bira sunusu) kurban törenleri yerine getirilir (Kudryaşov, 1961: 82, 96). Çuvaşlar başka tören ve bayramlarda da çeşitli kurbanlar sunar, ziyafet verirler. Kurban törenlerinin sonunda kurbanın önemli kısmını30 Durmuş Arık törene katılanlar yer. Kurban sunulan yüce varlıklara, tanrıya ve ruhlara kısmen kurbandan parça bırakırlar. Özellikle halkın maddî sıkıntılara maruz kaldığı dönemlerden itibaren sembolik kurbanlar gerçek kurbanların yerine konulmaya başlanmıştır. Ancak Çuvaşlar arasında bazı yerlerde, çeşitli zamanlarda kanlı ve kansız kurban uygulamasına günümüzde de devam edildiği görülmüştür.

2.4. Ölümle İlgili İnanış ve Uygulamalar

Çuvaşlar ölümün esrel (azrail) tarafından gerçekleştirildiğine inanırlar. Onlar, ruhun bedenden ayrıldığında suya girip arınması inancıyla ölecek hastanın yanı başına bir kap su koyarlar. Ayrıca ölümü beklenen kimsenin ruhunun bedenini kolayca terk edebilmesi için elbisesinin bütün düğmelerini çözerler (Kudryaşov 1961: 48).

Çuvaşlarda öbür dünyaya (ahiret yaşamı) inanış vardır. Öbür dünya yeryüzündeki yaşamın devamı gibidir. Erdemli ve faziletli insanlar, öbür dünyada “şıtmak”a (cennet) – ışık ve bolluk ülkesine girer. Burada mutlu olarak bolluk içinde yaşar. Günahkârlar ve kötüler ise “tamık” (cehennem) ateşinde yanar. Bunlar için burada açlık, acı ve keder vardır. Fakat ölülerin refahı ve mutluluğu geride kalan akrabalarının cömertçe ölünün ihtiyaçlarını karşılamasına bağlıdır (Magnitskiy, 1881: 189-193). Ayrıca Çuvaşlar arasında yaygın olan bir inanışa göre, bedenî ölüm insanın bu dünya ile ilişkisini kesmez. Onlara göre öldükten sonra insan hissî hayatla yaşamaya devam eder.

Çuvaşlarda bu durum şöyle tasavvur edilir; öbür dünyada kıtlık, açlık olduğu zaman ölü ruhları bu dünyaya karınlarını doyurmaya, susuzluklarını gidermeye gelir. Hayattaki akrabalarının onlar için mutlaka bira ve yiyecekler hazırlaması gerekir. Aksi hâlde öbür dünyadan gelenler hayattaki akrabalarını mide ve bel ağrıları ile cezalandırır (Vişnevskiy, 1846: 8, 20). Ölüleri gömme ve anma törenleri bu anlayış üzerine bina edilmiştir. Bu törenler ve uygulamalar ölülerin ihtiyaçlarını karşılamak ve onların zararlarını önlemeye yöneliktir. Bu nedenle Çuvaşlar arasında ölüler için anma töreni yapmanın çok önemli bir yeri vardır.Çuvaşların tasavvuruna göre ahiret hayatı, yeryüzündekine benzer biçimde ortaya çıkar. Çuvaşlar öbür dünyada bu dünyadaki meşgalesinin, durumunun ve hatta eğlence hayatının devam edeceğini düşünür. Bu nedenle bir Çuvaş için ölüm belirsiz, meçhul bir dünyaya geçiş değildir, aksine dünyada tanıdığı kimselerin yanına ve bildiği bir ortama göç etmektir (Timofeyev, 1972: 19, 70).

Çuvaşların cenaze töreninde birkaç aşama vardır. Bunlar ölüm öncesi, ölünün gömülmesi, ölünün yedirilmesi, ruhlar âlemine uğurlanması ve ölü için anma törenlerinin yerine getirilmesidir. Çuvaşlarda ölü ile ilgili bütün uygulamalar, ölünün öbür dünyaya hazırlanması ve ölülerin kötülüklerinden korunma amacını taşır. Bir hastanın ölümünün yaklaştığı hissedilirse, Çuvaşlar onu kapıya yaklaştırır ve yüzünü duvara çevirir. Ölünün ruhunun bedeninden ayrılırken yıkanabilmesi ve temiz olarak öbür dünyaya gitmesi için bir kaba su koyarlar. Çuvaşlar ölülerini yıkadıktan sonra gömer.

Çuvaşlar, kendilerini ölüden ve kötü ruhlardan ayırabileceği inancıyla, evden çıkarılan ölünün arkasından yanan çul-çaput veya kızgın taşlar atarlar (Vişnevskiy, 1846: 21). Mezara kadar ölünün cesedi araba üzerinde taşınır. Bütün yol boyunca tabut üzerine birkaç adam oturur. Bu uygulama, yaşamdakilerin ölüler üzerine üstünlüğünün bir ifadesi olarak yapılır (Denisov, 1959: 51).

Yupa

Çuvaşlarda ölümü takip eden üçüncü, yedinci ve kırkıncı günü kutlanan yupatörenine kadar her perşembe ölüyü anma töreni düzenlenir. Ölünün üçünde ve yedisinde yapılan anmalar evde olur. Ölünün kırkı ise mezarda gerçekleşir. Çuvaşlar ölenin mezarı üstüne ölen kişiyi tasvir eden heykeller diker. Bu heykellere “yupa” adı verilir. Yupa, genellikle ağaçlar yontularak yapılır ve bazı yerlerde ölümün 40. gününde mezara “yupa töreni” adını verdikleri törenle dikilir. Anmalar günümüzde bazı Hıristiyan Çuvaşlar tarafından da uygulanmakta, ancak onlar mezara yupa yerine haç işareti dikmektedir. Çuvaşlarda bazı özel durumlarda da anma töreni yapılır. Bu özel durumlar, rüyada ölülerin görülmesi, karında veya belde ağrı duyulmasıdır. Çuvaşlara göre bu rüyalar ve ağrılar yaşayanlara öbür dünyadaki ölülerin aç olduklarını ve sıkıldıklarını haber verir (Vişnevskiy, 1846: 22). Yıllık toplu anma törenleri sonbaharda (avdan sırı), ilkbaharda (şurta günü) ve yazın (şimek) gerçekleştirilir. Bu anmalardan birincisi ve ikincisi evlerde, sonuncusu ise mezarlıklarda veya mezarlık yakınlarındaki yarlarda icra edilir.

Yupa

2.5. Yumśĭ (Çuvaş Halk Hekimi )

Türkler, genel olarak dinî törenlerde öne çıkan kişilere kam (şaman) adını verir. Kamların, ruhlar dünyasıyla sıradan insanlar arasında aracılık yaptığına inanılır. Türklerin inanışına göre çeşitli metotlarla ulaştığı cezbe/trans hâlinde kam, görünmeyen ruhlarla diyaloga geçer ve onları tanıyabilir. Kamlar akdiken, bıçak ve kamçı ile bazı ruhların kendilerine hizmet etmesini sağlayabilir ve onları kovabilir. Özellikle ruhların demirden korktuğuna inanılır. Bundan dolayı kam kendi elbisesine demir parçaları takar. Kamın bütün araç ve gereçleri şu veya bu dinî inanışlarla ilişkili sayılır ve sembolik birer anlam taşır.

Örneğin def/davul, gök ve yer anlamına gelir; def/davul üzerine resimlenen insanlar, kuşlar ve gök cisimleri ruhları temsil eder. Bunlar aracılığı ile kam hastayı tedavi eder (Aşmarin, 1984: 32). Çuvaşlarda, kam benzeri, yumśĭ adı verilen dinî konularda daha fazla bilgi sahibi olduğuna, tanrı ve ruhlarla irtibat kurabildiğine inanılan kişiler bulunur. Yumśĭlar geleneksel dinde Çuvaş halk hekimi olarak değerlendirilir.

Bazı araştırmacıların yumśĭları, kamlar (şaman) olarak belirlediği görülür. Fakat bu varsayım çeşitli açılardan eleştirilir. A. Rόna-Tas, yumśĭların özelliklerinin, kamların göze çarpan trans hâline geçmek, başka dünyalara yolculuk etmek, özel bir elbise giymek ve kutsal davul kullanmak gibi özellikleri ile uyuşmadığını kaydeder. RόnaTas, ayrıca eğer yumśĭ’nın gerçekten kam-şaman olarak belirlenecek olsaydı, etimolojik olarak bu terimin de Türkçe kam kelimesiyle belirlenmesi gerektiğini ifade eder. J. Szalontay Dimitriyeva ise bu belirlemenin zorluklarına işaret eder ve Moğolca’da domci (büyücü, tedavi edici) kelimesine benzeyen eski Türkçede yumci şeklinde izi olan, Tatarca bir terim olabileceğini belirtir (Róna-Tas, 1987: 496).

Bu bilgiler Çuvaşlar arasındaki yumśĭnın, geleneksel Türk dinindeki kama görevleri bakımından benzediğini, ancak kullandığı metotlar ve teknik bakımdan kamdan kısmen ayrıldığını ortaya koyar. Kamlığın bazı zayıf yansımaları Çuvaş yumśĭlarında görülür ve yumśĭlar kamlardan bazı yönleriyle farklılık arz eder. Çuvaşlarda yumśĭlar erkek veya kadın olabilir. Çuvaşlar yumśĭların, çeşitli hastalıkları iyileştirdiğine inanırlar. Bu yönüyle yumśĭlar bir halk hekimi kabul edilebilir. Yumśĭlar özel ayinleri icra eder, düğün törenlerine katılır ve doğum esnasında doğumun kolay olması için yardımcı olurlar. Ayrıca yumśĭların kaybolan veya çalınan hayvanların izini bulduğuna inanılır (Róna-Tas:1987, 496; ). Yumśĭlar, Çuvaşlara Tanrının iradesiyle kurban sunmaları gerektiğini bildiren, kurban zamanı sunulacak olan kurbanın hangi tür hayvan ve ne renkte olacağını da söyleyen kişilerdir, Öyle ki, Çuvaşlar Tanrının rüyada yumśĭlara, hangi kurbanı, nerede sunmaları gerektiğini haber verdiğine de inanırlar. Onlar bazen kehanette bulunurlar ve yeni doğan çocuklara da isim verirler (Sboyev, 1856: 122; Denisov, 1959: 97; Salmin, 1997: 54-63).

Çuvaşlar eskiden birkaç eş sahibi olabildikleri hâlde, yumśĭların yalnızca bir eşi olurdu. Çuvaş yumśĭları toplu dua ve kurban törenlerinde beyaz elbise giyerlerdi. Bununla birlikte etnografik çalışmalarda yumśĭların giysisi hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmamaktadır. Bu bilgiyi ve diğer İdil halklarındaki benzerlikleri göz önünde bulundurarak Çuvaşlardaki yumśĭların giysilerinin sıradan halkın giydiğinden önemli derecede farklı olduğu varsayılabilir (Denisov, 1959: 93-94). Yumśĭların öldükten sonra ruhlarının yeryüzünde dolaştığına, bazen hastalıklara sebep olduğuna inanılır. Bu nedenle onların ruhu için de kurban sunulur (Denisov, 1959: 100-102).

Yumśĭnın tavsiye ettiği uygulamalar ve tedavi usulleri arasında, kurban sunma, kutsal bir kaynağı veya Hıristiyan Çuvaşlar arasında bir ikonu ziyaret, salgın hastalık sırasında çeşitli büyüsel toplu törenler bulunur. Çok önceleri birçok hastalığın ortaya çıkışını Çuvaşlar eski inanışlarına uymamakla, vaktinde tanrıya ve ruhlara kurban sunmamakla, ölen akrabalara tazim göstermemekle, kutsal kabul edilen mekânlarda davranış kurallarına uymamakla (kiremetleri terzil etme, kutsal ağaçları kesme) açıklarlar (Denisov, 1959: 106; Kudryaşov, 1961: 19). Bunlardan başka, kolera, çiçek, sıtma gibi birçok hastalık halkın inanışına göre merhamete gelmek için kurban talep eden canlı varlıklar olarak kabul edilir. Onların cezalandırmalarından sadece büyülü sözlerle kurtulmak mümkün değildir, onlar daha büyük kurban sunulmasını isterler. Çuvaş inanışına göre yumśĭlar yalnızca bu tür hastalıkların sebeplerini ortaya çıkarmaz, aynı zamanda onlardan kurtulmanın bilgisine de sahiptirler. Hastalıktan kurtulmak için tanrıya (veya ruha) hangi kurbanı sunmak gerektiğini yalnızca yumśĭlar belirleyebilir (Matorin, 1929: 57; Denisov, 1959: 107).

Üvez Ağacı

Çuvaşlarda yumśĭların önerdiği, büyü ve kötülüklerden insanları koruduğuna inanılan çeşitli nesneler vardır. Çuvaşlar üvez ağacını göz değmesinden ve büyücülerin vermek istediği zarardan korunmak için etkili bir araç olarak kabul ederler (Denisov, 1959: 114). Bu yüzden birçok insan, yanında üvez ağacından küçük bir parça taşır (Mészáros, 1909: 110, 265). Diğer korunma araçları; ağaç kabuğu, at kafatası, nal, gerdanlık, çeşitli bitkiler, ağaçlar, geyik boynuzu, eski paralar, renkli gömlek ya da elbiselerdir. Bahçelere, çoğunlukla at kafatası asılır. Bunlardan başka Çuvaşlarda ateş veya ateşle ilgili bir nesne de en iyi korunma aracı olarak kullanılır (Kudryaşov, 1961: 18, 69-71).

Çuvaşlarda yumśĭnın faaliyetleri bakımından kısmen kama benzemekte olduğu görülür. Son asırlarda Çuvaşlar arasında dinî önemini yitiren yumśĭlara, günümüzde artık çok nadir olarak rastlanır.

3. Sonuç

Genel özellikleri ile bilgi vermeye çalıştığımız Çuvaşların geleneksel inanışları Türklerin başka bir dini kabul etmeden önceki Tanrı merkezli inanç sistemi olmuş, bu inanç sisteminde iyi ve kötü ruhlara, yer-su ruhlarına, ölümden sonraki yaşama inanış yer almış, bu inanışların özü eski Türk inanışlarının hemen hemen bütün özelliklerini taşımıştır. Ancak zaman içerisinde inanışlara konu olan varlıkların isimlerinde ve inanışlarda İslam ve Hıristiyanlıkla etkileşimler olmuştur. Bu bağlamda tarihi süreçte İslâm’ı kabul eden Çuvaşlar, yaşadıkları coğrafyada İslâm’ın güçlü temsilcileri olarak görülen Tatarlarla kaynaşmış, Çuvaşların bu kesimi kayıtlara Tatar olarak geçmeye başlamış ve Tatarların kültür özelliklerini benimseyerek Tatarlaşmıştır.

Yaşadıkları bölgenin XVI. yüzyılda Rus işgaline uğramasıyla esaret altına giren Çuvaşlar, bu tarihten itibaren Hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırma faaliyetlerine maruz kalmıştır. Bu faaliyetler sonucunda Çuvaşlardan Hıristiyanlığa geçenler olmuş, fakat kaynaklarda onların Hıristiyanlığa geçişinin kendi istekleriyle ve gönüllü olmaktan çok, baskı ve yıldırma politikasının neticesinde gerçekleştiği yer almıştır. Bu yüzden Çuvaşlar Rus Ortodoks Kilisesi’nin istediği nitelikte birer Hıristiyan olmayı başaramamış, onların Hıristiyanlık anlayışı “kendine has bir Hıristiyanlık” şeklinde ortaya çıkmıştır. Hıristiyanlıkla Çuvaşların geleneksel dinî inanışları kaynaşmış, yeni şekil ve görüntüler oluşmuştur. Çuvaşlar geleneksel dinlerinin bazı kutsallarını Hıristiyanlığa taşımış ve bu inanışlar arasında senkretik bir anlayış geliştirmişlerdir.

Durmuş Arık

Ankara Üniversitesi

Kaynaklar

AŞMARİN, N.İ., (1928-1950), Slovar’ Çuvaşskogo yazıka, C. I-XVII, Kazan: Tipografiya Krasnıy Peçatnik Tatpoligrafa.

AŞMARİN, N.İ., (1982), “Vvedeniye v kurs çuvaşskoy narodnoy slovesnosti”, Çuvaşskiy fol’klor sipetsifika janrov (ÇFSJ), Çeboksarı: Nauçno-issledovatel’skiy institut yazıka, literaturı, istorii i ekonomiki pri Sovyete Ministrov Çuvaşskoy ASSR, ss.3-53.

AŞMARİN, N.İ., (1984), “Vvedeniye v kurs Çuvaşskoy narodnoy slovesnosti”, İssledovaniya po Çuvaşskomu folkloru (İÇF), Çeboksarı: Nauçno-issledovatel’skiy institut yazıka, literaturı, istorii i ekonomiki pri Sovyete Ministrov Çuvaşskoy ASSR,s. 3-48.

DENİSOV, P.V., (1959), Religioznıye verovaniya Çuvaş, Çeboksarı: Çuvaşskoye gosudarstvonnoye izdatel’stvo. EFREMOV, S., (1913) “O yazıçnikah Tsivilskago uezda”, İzvestiya poKazanskoy Eparhii (İKE), Kazan, No: 23-24.

FUKS, A., (1840), Zapiski o Çuvaşah i Çirmisah Kazanskoy gubernii, Kazan.

GÜNAY, Ünver – GÜNGÖR, Harun, (1997), Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Ankara: Ocak Yayınları.

GÜNGÖR, Harun, (1998), Türk Bodun Bilimi Araştırmaları, Kayseri: Kıvılcım Yayınları. 36 Durmuş Arık

KUDRYAŞOV, G.E., (1961), Perejitki religioznıh verovaniy Çuvaş i ih preodoleniye, Çeboksarı: Tipgrafiya No: 1 Ministerstva kul’turı Çuvaşskoy ASSR.

MAGNİTSKİY, V., (1881), Materiyalı k obyasneniyu staroy Çuvaşskoy verı, Kazan: Tipografiya İmperatorskago Universiteta. MATORİN, N.M, (1929), Religiya u narodov Vol’jsko-Kamskogo kraya, Moskova:

MÉSZÁROS, G., (1909), A Csuvas Ősvallás Emlékei, Budapeşte: Kıadja A Magyar Tudományos Akadémia. NİKOL’SKİY, N.V., (1911), Kratkiy konspekt po etnografii Çuvaş, İzvestiya Obşestvo Arheologii İstorii i Etnografii, (İOAİE),

Kazan: Pri Kazanskom universiteta, C. XXVI, Sayı: 6. 190 s. RÓNA-TAS, Andra, (1987), “Chuvash Religion”, Encyclopedia of Religion (ER), Ed. Mircae Eliade, New York: Macmillan, C.III, ss. 495-498.

SALMİN, Anton, (1994), Narodnaya obryadnost Çuvaşey, Çeboksarı: Çuvaşskiy gumanitarnıy institut.

SALMİN, Anton, (1996), Jertvennıye darı u Çuvaşey, Çeboksarı: Çuvaşskiy gosudartsvennıy institut gumanitarnıh nauk.

SALMİN, Anton, (1997), Predvoditeli obryadov u Çuvaşey, Çeboksarı: Çuvaşskiy gosudartsvennıy institut gumanitarnıh nauk.

SBOYEV, V., (1856), İssledovaniya ob inorodtsah Kazanskoy gubernii, Kazan: Tipografiya Universiteta.

TANYU, Hikmet, (1986), İslâmlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı, İstanbul: Boğaziçi Yayınları.

TİMOFEYEV, G.T. (1972), Tĭhĭr’yal, Şupaşkar: Çuvaş ASSR Kineki izdatel’stvi.

TROFİMOV, Aleksey A., (1993), Çuvaşskaya narodnaya kul’tovaya skul’ptura, Çeboksarı: Çuvaşskoye knijnoye izdatel’stvo.

VİŞNEVSKİY, V.P., (1846), O religioznıh poveryah Çuvaş, Kazan.

YEGOROV, N.İ., (1995), “Çuvaşskaya mifologiya”, Kul’tura

Çuvaşskogo naroda, Çeboksarı: Çuvaşskoye Knijnoye izdatel’stvo, ss. 109-146.

ZOLOTNİTSKİY, N.İ., (1831), “O staroy Çuvaşskoy vere”, Çetvertegoarheologiçeskogo s’ezda v Rossi, Kazan, C. II, ss. 252-256.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder