29 Ekim 2018 Pazartesi

yakutlar Eşe Fatma Ülkümen







İÇİNDEKİLER
 .................................................................................................................................... V
ÖNSÖZ
 ................................................................................................................................................... VI
GİRİŞ
 ................................................................................................................................................... VIII
BİRİNCİ BÖLÜM
 ................................................................................................................................... 1
ÇUVAŞLAR
 ........................................................................................................................................... 1
A. BAŞLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KADAR ÇUVAŞLAR
 ............................................................ 2
1.Çuvaşlar’ın Adı ve Kökeni
 ........................................................................................................... 2
2.Çuvaşistan’ın Coğrafi Konumu
 .................................................................................................... 4
3.Çuvaşlar’ın Siyasi Tarihi
 .............................................................................................................. 5
B.GÜNÜMÜZDE ÇUVAŞLAR VE ÇUVAŞİSTAN
......................................................................... 7
1.Çuvaşistan’ın İklimi
 ..................................................................................................................... 7
2.Çuvaşistan’ın Demografik Yapısı
 ................................................................................................ 7
3.Çuvaşistan’ın Eko
nomisi
 .............................................................................................................. 9
4.Çuvaşistan’da Dini İnançlar
 ......................................................................................................... 9
a. Tanrı;
 ..................................................................................................................................... 10
b. Ruhlar;
 ................................................................................................................................... 11
ba. Kötü ruhlar (şuytan );
 .............................................................................................................. 11
bb. İyi ruhlar (pirişte);
 .................................................................................................................. 12
c. Kurban;
 ...................................................................................................................................... 12
d. Dua;
 ........................................................................................................................................... 12
e. Ölümle İlgili İnanış ve Uygulamalar;
 ........................................................................................ 13
f. Nazar;
 ......................................................................................................................................... 14
g. Yumsi (Halk Hekimi);
 ............................................................................................................... 14
5. Çuvaşların Kültürü
 .................................................................................................................... 15
a. Çuvaşlarda Giyim
 ...................................................................................................................... 15
 b. Çuvaşlarda Gıda
 ........................................................................................................................ 16
c. Çuvaşlarda Evlilik
 ..................................................................................................................... 16
d. Çuvaşlarda Müzik
 ...................................................................................................................... 17
e. Çuvaşların Bayramları
 ............................................................................................................... 18
ea. Kalim Bayramı;
 ....................................................................................................................... 18
eb. Uçuk bayramı (Uitschuck) ;
 ..................................................................................................... 18
ec. Şimik Bayramı;
 ........................................................................................................................ 18
ed. Keremet Tsados (kiremet Tasatas);
 ......................................................................................... 19
ef. Sine Tyre Tschuk Tons;
............................................................................................................. 19
eg. Munkun (Minkun) Bayramı;
 .................................................................................................... 19
f. Çuvaşlar’ın Hikâye ve Efsaneleri
 ............................................................................................... 19
6.Çuvaşistan’ın Dili ve Edebiyatı
 .................................................................................................. 21
a. Çuvaşistan’ın Dili
 ...................................................................................................................... 21
 b. Çuvaşistan’ın Edebiyatı
 ............................................................................................................. 25

ÖNSÖZ

Yakutlar ve Çuvaşlar, soğuk rus topraklarının en ücra köşelerinde hayatlarını sürdürmeye çalışan iki özerk Türk devletidir. Bu devletler geçmişte Orta Asya’da yaşanan sıkıntı, savaş ve baskılar nedeni ile kuzeye göç etmiştir. Bu göç esnasında başlarına gelenler neydi? Nereden gelmekteydiler? Kültürleri ve yaşam şekilleri nasıldır? Neden kimse bu devletleri bilmemekte? Bu soruların cevabı amacıyla bu eseri kaleme aldım.

Soğuk topraklarda Rusların himayesi altında yaşamaktadırlar. Bazen bir sömürü olarak görülmüş olup bazen de işçi sınıfı olarak kullanılmışlardır. Orta Asya’da yaşananlardan kaçıp gelen Yakutlar ve Çuvaşlar kuzey Sibirya’da da Rusların baskılarına maruz kalmışlardır. Yakutlar ve Çuvaşların geçmiş tarihlerine dair geniş bir bilgiye rastlayamıyoruz. Elimize geçen araştırmaların neticesinde bilim adamlarının ihtilafta olduğu birçok konu mevcuttur. Türk kabul edilip Türk lehçelerinde sayılmayan bu iki devletin genel olarak başlangıcından günümüze kadar olan tarihini ele almaya çalıştım.

Bu eseri ele almamdaki sebep bu iki devleti tanıtmak ve duyurmaktır. Türk oldukları halde diğer Türk kavim ve topluluklardan uzaktırlar. Fakat kendi benliklerini diğer Türk devletlerine nazaran daha iyi korumuşlardır. Zannımca onları anlamak aslında kendimizi ve unutulmuş kültürlerimizi öğrenmek olacaktır. Bu nedenle bu eseri ele almayı düşündüm. Bu eserin bana ve çevremdekilere çok şey kattığını düşünüyorum. Aynı şekilde okuyanlara da faydası olacağını kanısındayım.

Yakutlar ve Çuvaşlar adlı çalışmam iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Yakutlardan bahsetmekte olup iki kısımdır. Başlangıçtan gümümüze kadar ki kısım Yakutların kökü ve nereden geldikleri, coğrafi konumu ve siyasi tarihinden oluşmaktadır. İkinci kısmı ise, günümüzde Yakutlar Ve Yakutistan’dır. Bu kısımda ise günümüzde neler yaptıkları, kültürler, bayramları gibi sosyal konular işlenmiştir. İkinci bölüm, Çuvaşlardır. Bu da Yakutlar gibi iki kısım olup başlangıçta Çuvaşların nereden geldikleri ve coğrafi konumuyla ilgili bilgi içerir. İkinci kısmı ise günümüzde ne halde oldukları, kültürleri, yaşam tarzları, yiyecek ve içecekleri, evlilikleri gibi sosyal yaşamlarını anlatmaktadır. Araştırmamla ilgili kaynak olmadığı için hep ilim adamlarının bu devletlerle ilgili makalelerine başvurdum. Yazılan bilgiler halen günümüzde de ilim adamları tarafından tasnif
edilmi
ş olup kesinlik kazanmış bilgiler değildir. Sonradan ortaya çıkabilecek bilgiler burada

VII
yazılanları fes edebilir. Bu devletleri araştıran bilim adamlarının nadirliği, Yakutların ve Çuvaşların kendi bilim adamı azlığı nedeni ile bazı bilgiler gün yüzüne çıkmamış olup eksik anlatımlar bulunabilir.

Bu çalışmayı bana veren saygıdeğer hocam Yrd. Doç. Dr. Sefer SOLMAZ'a teşekkür ederim. Fikirleri ile beni aydınlatan Hulusi KESKİN’e, teknik yardımlarından dolayı Tevfik SUNGUR’a ve benden maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen arkadaşım Büşra SEÇER’e daimi desteklerinden ötürü şükranlarımı sunarım.

KONYA, 20.05.2016 Eşe Fatma ÜLKÜMEN


VIII
GİRİŞ

Yakutistan ve Çuvaşistan Rusya’da bulunup birbirlerinden tamamen ayrı ve farklı kültür yapılarına sahip iki özerk Türk Cumhuriyeti’dir. Bizim unutulmuş ya da kullanılmayan diye adlandırdığımız iki lehçe grubunun Yakutça ve Çuvaşçanın sahipleridir. “
Yakutlar
(Saha) ve Çuvaşlar, Milâttan önceki yüzyıl
larda

Türk ana kitlesinden ayrılarak, anayurt dışına çıkmış Türk

Kavimleridir. Bunlardan Yakut Türkleri kuzeydoğu

Sibirya tundralarına, Çuvaş Türkleri de Ural dağlarının güney

eteklerine göç etmişlerdir. Her iki kavim anayurt dışına çıkmakla kalmamış, diğer Türk kavimleriyle kültürel ilişkilerini de koparmışlardır. Bundan dolayı, Yakut ve Çuvaş Türklerinin

dilleri Türkçe ’den farklı birer gelişme göstermiştir.
 1


Geçmiş tarihlerine özgü geniş bir bilgi sahibi olamadığımız bu devletler Rusya’nın en ücra köşelerinde bulunduğundan dolayı bizden uzak kalmış ve farklı toplumların etkileri altında girmişlerdir. Ortaya ilk çıktıkları andan itibaren bazı devletlerin egemenliklerine yahut korumalıklarına girmişlerdir. En fazla sorun yaşadıkları devlet ise Ruslardır.

Yakın tarihte de Rusların adını bu devletlerin her faaliyetinde duyabiliriz. Daima onlara baskı yapmış, özgürlüklerini kısıtlamış ve onları köle durumuna indirgeyip kullanmışlardır. Aynı zamanda dinleri değiştirilmeye çalışılmış hatta bu konuda çeşitli işkence ve misyonerlerin baskılarına maruz kalmışlardır. Yakutlar ve Çuvaşlar çeşitli ayaklanmalar çıkardı ise de bunların birçoğu sonuçsuz kalmıştır. Fakat 1905 I. Rus ihtilali ile tekrarlanan ayaklanma sonucu Rusların himayesinde olan federal özerk bir devlet olabilmiş ve rahat bir nefes almışlardır. Bu esnada kendilerini geliştirme yolunda ilk adımları atmışlardır. Edebiyat, sanat, kültür, folklor, müzik vs. birçok alanda yenilikler yapmışlardır.

Soğuk rus topraklarında geçimlerini genelde tarım ve hayvancılıkla sağlamışlar aynı zamanda madenlerin çokça bulunması hasebi ile ciddi anlamda ülke rus göçleri almaya  başlamıştır. Gelirlerinin birçoğu Rusların elinde olsa da yakın tarihte onlara da pay verilmeye  başlanmıştır. Halen kendini geliştirmeye ve kültürlerine de olduk kadar sahip çıkmaya çalışmaktadırlar. Konumu Yakutlar ve Çuvaşların oluşumundan günümüze kadar başından geçen tarihi ve kültürel olaylar ile sınırlandırmış bulunuyorum. Konumla ilgili araştırmalar yaparken
bilimsel ve tarihsel metotlara
olduk kadar sadık kalmaya özel gösterdim.
1
 Salim Koca,
Türk Kültürüü Tee
lleri-1
, İstaul , s.



IX
Türk tarihi açısından uzağımızda olan bu devletlerle ilgili ülkemizde çok çalışma yapılmadığı için kaynak ve araştırma konusunda sıkıntı yaşamış olup ulaşabildiğim her araştırma ve kitaptan yararlanmaya çalıştım. Yakutlar ve Çuvaşlar ile ilgili çalışmamı da kaleme alırken en çok başvurduğum araştırma Türkler olmuştur. Türkler, Türk tarihi açısından ciddi bir çalışma ortaya koymuş ve bizi birçok devletle tanıştırıp muhatap kılmıştır. Bunu takip eden diğer önemli araştırmalarım ise Türk Ansiklopedisi ve Diyanet İslam Ansiklopedisi’dir. Bu semineri yapmamızdaki sebep Yakutları ve Çuvaşları Türk olması nedeni ile daha yakından tanımamız gerektiğini düşünmemdir. Birçoğumuz bu devletlerin isimlerini bile duymamışızdır. Bundan mütevellit bu devletlerle tanışmak mahiyetinde bir çalışma yapmayı düşündüm ve bunu en güzel şekilde ortaya koymaya çalıştım.

A. BAŞLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KADAR ÇUVAŞLAR

1.Çuvaşlar’ın Adı ve Kökeni

Çuvaşlar, Rus

Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyetinde yaşayan bir Türk kavmidir. Çuvaş kelimesinin sözlük anlamı sakin alçakgönüllü, barışsever anlamlarına gelmektedir. Çuvaş kelimesi ilk olarak yılında

rus idari belgelerinde geçmektedir. Çuvaşların geçmişleri ile ilgili yazılı deliller pek bulunmamaktadır. Asya ve Avrupa kıtasında yıllarca başıboş bir şekilde dolaşmış olup 20. Yüzyıllara gelindiğinde ise Türklerin, Slavların, Fin
-
Ugorik halkların bulunduğu bölgelere yerleşmişlerdir. Çuvaşların oluşması 15. yy ’da genel olarak tamamlanmıştır. Bazı tarihçiler ise Çuvaş milletini ana yurdunun Asya’da olduğunu ifade etmiştir. Lakin kaynaklarda hiçbir kayda rastlamayan tarihçiler Çuvaşların Volga çevresine tarafından göç ettiklerini ileri sürmüşlerdir. Çuvaşların aralarında dolaşan rivayetlere göre Karadeniz tarafından geldikleri söylentisi de vardır. Geçmişleri hakkında onlarda tam anlamıyla bilgi sahibi olmadıkları için geleneksel
--
Çuvaşların kitabını inek yemiş
--
atasözlerinde bile yansımıştır. Bu gibi nedenlerden dolayı Çuvaşlar, yeni tarihçilerimiz tarafından merak konusudur. Fakat Çuvaşların kendi bilim adamlarının yokluğu, rus ve yakın coğrafyadaki bilim adamlarının ise onlarla harcayacak zamanları olmayışı, burayla ilgilenen bilim adamlarının ise sadece varsayımdan ibaret olan bazı dil  bilimsel hipotezleri ve akraba olan bilimler ile bilinmekte olup bu sorulardan bazılarını günümüzde de cevapsız bırakmaktadır. Ashmarin’e göre “Türk tarihi ve etnolojisi alanında çalışan bilginler arasında Çuvaşların,
Suvar
 ya da
Suvaz

adlı Türklerin torunu olduğunu ileri sürenler de vardır. Onlara göre,
Suvaz

adı
Şuvaz

gibi birtakım fonetik değişmeler sonunda Çuvaş şeklini almıştır.”
2

“Ancak Çuvaş dilinin tanıklığı sayesinde bu iddiaların sağlam bir köke dayanmadığı anlaşılmış, Çuvaşların eski Bulgarlarla birleştirilebileceği tespit edilmiştir. XIX. yüzyılın ortasında Tatar bilginleri tarafından ileri sürülen bu fikir, 1860 ta Rus mis
yonerlerinden
İlminskiy tarafından da kabul edilmiştir. Çuvaş
-
Bulgar birleştirmesi üzerinde Rus Türkolog’u  N.İ. Aşmarin de durmuştur. Çuvaşçanın en seçkin uzmanları arasında yer alan Aşmarin, Volga Bulgarlarına ait bütün dil kalıntılarını Çuvaş dilinin yardımıyla açıklamıştır.”
3

2

Çuvaşlar ad.,
Türk Asiklopedisi
, C.12, Ankara 1964, s.161
3

gös. yer.



3
Bazı bilim adamlarının ise ortaya attığı ilk görüş Fin
-
Ugor halkıyla
 yanyana
yerleştiğini ve onlarla aynı kıyafetleri giydiğini dolayısıyla Finlilerin bir kolu olacağını ileri sürmüşlerdir. Bu fikir birçok bilim adamı için de kabul görmüş bir yargıydı. Fakat antropologların yaptığı araştırmalar sonucu Finlilerden tamamıyla

farklı bir yapıya sahip olan  bir topluluk olduğu anlaşılmış dolayısıyla benimsenen fikir terk edilmiştir. Daha sonra başka  bir fikir ortaya atılmış, Çuvaşların bağımsız ve kendilerine özgü bir millet olduğu, kimsenin soyundan gelmediği öne sürülmüştür. Ancak arkeologların yaptığı kazılar neticesinde bu görüşünde yetersiz kaldığı ortaya çıkmıştır. Pek çok tarihçi Çuvaşların idil Bulgarlarının soyundan gelebileceğini düşünmüştür. Çünkü Moğolların istila ve yağmasıyla yok olan Bulgarların hemen ardından Çuvaşlar ortaya çıkmıştır. Hatta dağılan Bulgarların sol kıyısında
(Kurtigurlar
 –Tuna Bulgarları) olanlar Müslümanlıklarını devam ettirirken, sağ kıyısında
(Urtigurlar
 —Volga Bulgarları) kalanlar İslam’ı terk ederek Çuvaşlara dönmüştür denmiştir. Kültürel olarakta yaşantılarının benzediği anlaşılınca birçok önde gelen tarihçi bu tezi kabul etmiştir. Hakeza bu görüş o kadar çok benimsenmiş ki okullarda ders kitaplarında dahi okutulmuştur. Fakat yine yapılan bilimsel araştırmalar sonucu bu tezinde yanlışlığı ortay
a
çıkmıştır. Dilciler, Bulgarların Çuvaşça değil yaygın bir Türkçe konuştukları söylemiş. İlahiyatçılar, Bulgarların gerçek anlamda Müslüman olduklarını ve böyle bir şeyin onlardan uzak olduğunu söylemişlerdir. Etnografcılar ve arkeologlar da Bulgarların çok iyi demir işlediklerini, deriyle eşyalar yaptıklarını, çömlekçilikle uğraştıklarını ve kuyumculuk yaptıklarını, Çuvaşların ise bu zanaatlardan tamamen uzak olduğunu ifade etmişlerdir. Şayet Çuvaşların atası olsalardı bu zanaatları bir anda bırakmaları imkânsız olurdu. Ashmarin gibi  bazı tarihçiler Çuvaşlar Bulgarlardan oluşmadıysa onların müttefiki olmuşlardır demiş, Çuvaş dilli konuşan Suvarların kökünden geldiğini yukarıda da belirttiğimiz gibi ileri sürmüştür. Fakat yakın zamanda ortaya çıkan arkeolojik kazılarla onunda hipotezi çürümüştür. Zira yapılan kazılarda bulunan insan cesetlerinin maskeli bir şekilde gömülmüş olması onların orijinal Ugor olduğunu ortaya çıkarmıştır. Nihayet yakın zamanda yapılan araştırmalar sonucunda Çuvaşların atalarının Hu
n-
Hazar olduğunu gösteren çeşitli haklı bulgulara rastlanmıştır. Dil Bilimcilerce, Çuvaşçanın içerisinde bol miktarda İbranice kelime olması ve  bunların ise Yahudi kökenli bir emir (Hazar Hanlığı) tarafından gerçekleştirileceği olgusudur. İlahiyatçılar, yine sadece Hazar Hanlığından alınabilecek pagan dininin Yahudilerce uydurulması sonucu Çuvaşlarda olabileceğini söylemişlerdir. Etnografyacılar ise, Çuvaşlarda  bazı gelenek ve adetlerin ancak Yahudilerden alınabileceğini ve zaten benzer kültürlere sahip
ol
duğunu söylemişlerdir. Ancak en kuvvetli bulgu ise arkeologların yaptığı araştırmalar sonucu Hazar Hanlığının toprakları üzerinde yapılan araştırmalar sonucu Çuvaş tipindeki  pagan defin yerleri ve Çuvaş tapınaklarının bulunmasıdır. Tüm bu görüşler neticesi
nde Çuvaşların orta İdil bölgesinden Hazarlardan (Hunno
-Hazarlar) geldikleridir. Zamanla
Türklerin bulunduğu bölgede çokça Türkçe konuşmaları ve adetlerini almalarıyla Türkleşmeleri hız kazanmıştır. Tüm bu anlatılanları günümüz tarihçileride kabul etmişler
dir
ama daha tam anlamıyla bilgi sahibi olduğumuzu göstermemektedir. Çuvaşların Batı Sibirya’da dağınık bir şekilde çok olmamakla berağber bir takım yerleşmeleri de vardır. Çuvaşlar ikiye ayrılırlar;
 1.

Yukarı Çuvaşlar (Viryal) ; Fin kavmiyle beraber birçok etnik ve kültürel özelliklerini korumuşlardır. Kozmodemyanks, Çeboksarı, Kurmiş, Yadrin Tsivil’sk bölgelerinde yaşıyorlar.
2.

Aşağı Çuvaşlar (Anatri) ; Aşağı Çuvaşlar genelde kırlarda yaşamaktadırlar. Bu yüzden onlara “Hirti Çuvaşsem” Kır Çuvaşları lakabını verirler. Tsivil’sk bölgesinin güneyinden Tetyuşiye oradan ise Ulyanovks’a kadar olan bölgede yaşarlar. Çuvaşların has bozkır kültürünü yansıttığını görmekteyiz. Çuvaşlar orta boylu, yuvarlak kafalı, dar alınlı, çıkık elmacık kemikli, kara gözlü, siyah saçlı, sakin yaradılışlı, zeki ve çalışkan insanlardır. Ayrıca Fin dağlılarından olan
Marilere de benzemektedirler.
2.Çuvaşistan’ın Coğrafi Konumu

Rusya Sovyet federatif Sosyalist Cumhuriyetine bağlı Türk kavmidir. Moskova’nın 600 km doğusundadır. “ Volga Dizi” denilen bölgenin sağ tarafına yerleşmiştir. Kuzey ve kuzeybatıda Mari Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Rus Sovyet Federatif Sosya
list
Cumhuriyetinin Gorkiy bölgesi, doğuda Tatar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, güneyde Rus
Sovyet Federatif Sosya
list Cumhuriyetinin Ulyanovsk bölgesi, güneybatıda Mordvin Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, batıda ise Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyetinin Arzamas bölgesiyle çevrilmiştir. Yüzölçümü 18 300 km
2
’dir. 26 çevre (rayon) ye ayrılmış olup 9 şehri ve 6 şehir tipinde yerleşme yeri vardır. Başşehri Rusçada Çeboksarı, Çuvaşçada Çupaşkar’dır. Çuvaşistan Rus düzlüğünün doğusunda, orman ve orman
-
step kuşağında bulu
-
nur. Büyük bir bölümü Volga nehrinin orta yatağının sağ kıyısında, Volga’ya dökülen Sura
ve
Sviyaga ırmakları arasında, küçük bir bölümü ise Volga’nın sol kıyısında uzanır. Volga’nın sol kıyısındaki bölümün denizden yüksekliği 100 m’den çoktur. Volga’nın sağ kıyısındaki  bölümün yüksekliği ise güneybatıda 244 m, güneydoğuda 239 m’dir. Bu bölümün Sura ırmağının doğusundaki kesimine Çuvaş Yaylası adı da verilir. Volga ve Sura vadilerine yönelmiş olan kuzey uçlarında derin çöküntüler ve su yatakları vardır. Akarsu bakımından zengin olan en büyük ırmağı İdil (Volga) ve Sura, Tsivil gibi kollarıdır. Çuvaşistan’ın en

5
 büyük nehri Volga’dır. Volga, Çuvaşistan’ın kuzey ve kuzeydoğu bölümlerinden geçer. Bu nehrin 127 km’lik bir kesimi Çuvaş topraklarındadır. Volga’nın sağ kıyısı yüksek ve dik olup su yatakları ve çöküntülerle kesilmiştir. Sol kıyısı ise alçaktır. Çuvaş topraklarında Volga nehrine sağdan Sura ve Büyük T Sivil ırmakları dökülür. Sura Çuvaşistan’ın önem  bakımından ikinci ırmağıdır. Çuvaşistan’ın batı sınırını geçtikten sonra güneybatı çevrelerini sulayan bu ırmağın 230 km’lik bir kesimi Çuvaş topraklarındadır. Yatağı geniştir. Cumhuriyetin güneydoğu bölümü Sviyaga ırmağının sol kolları tarafından sulanır. Sviyaga ve Sura ırmaklarının kolları geniştir. Volga ve Sura ırmaklarının Çuvaşistan’ın toprakları içindeki kesimleri gemi işletmeye elverişlidir. Çuvaşlar Moskova’ya en yakın özerk Türk cumhuriyeti olup Türkiye’de en az bilinen Türk topluluklarındandır.
3.Çuvaşlar’ın Siyasi Tarihi

Oluşumlarını 15. Yüzyılda tamamlayan Çuvaşlar Kazan Hanlığı (1437) kurulduğunda onun sınırları içerisinde kalmışlardır. Çuvaşlar adını ilk defa bu dönemde duymaktayız. Zamanla Rus Çarı Korkunç İvan (IV. İvan)’ın Kazan Hanlığını işgal etmesiyle (1552) Çuvaşlar Ruslara karşı ayaklandılar fakat sonra teslim olmak zorunda kalıp onların hâkimiyetine girmişlerdir. Ruslara çeşitli haraçlar ödemiş olup, yavaş yavaş ellerindeki tüm toprakları kaybetmişler, geleneksel baba mesleği olan çiftçiliği bırakarak işçi olmuşlardır. Hatta bazıları bu eziyetlerde kaçıp farklı bölgelere göç etmek zorunda kalmışlardır. Çuvaşlar
1650 y
ılında Moskova’yla birleştirilmiş, 17. Yüzyılda ise Simbirsk ve Kazan eyaletleri arasında paylaşılmıştır. Ruslar, Çuvaşları asimile etmek ve öz benliğini kaybetmeleri için çeşitli faaliyetler yapmışlardır. 9. Yüzyılda İslamiyet’le tanışan Çuvaşlar Müslüman olmuş fakat Rusların yoğun baskısı (445 yıl sürmüştür.) ile Hristiyanlığı kabul etmek zorunda kalmışlardır. İlk  başta Çuvaşçayı öğrenip onlara Hristiyanlığı (Ortodoks) kabul etmeleri konusunda çeşitli  baskılar yapmış, Çuvaşlar için çeşitli İncil tercümeleri ve dil bilgisi kitapları (1769) yaptırıp, dua kitapları yazmışlardır. Fakat din ve geleneklerine bağlı olan Çuvaşlar bu kültürel bağlarını koparmayıp gizlice devam ettirmişlerdir. Lakin kuzeyde yaşayan Çuvaşlar ise Rusların bu
faaliyetlerine yenik d
üşüp gerçek bir Hristiyan ve Ruslaştırılmış Çuvaş olarak yaşamaktadırlar. Çuvaşlar, 20.yüzyılın başlarında Ruslara karşı ayaklanma çıkardıysalar da başarılı olamadılar. İhtilalden sonra (Mart 1918) Çuvaşlar üzerinde hâkimiyetini arttırmıştır yoğun yaşanan

çatışmalar sonucu Bolşeviklikler zamanında 24 Haziran 1920’de Rusya federasyonu içinde yer alan özerk bölge ilan edilmiştir. 1925’lere gelindiğinde ise Rusya’ya bağlı özerk

cumhuriyet olmuştur. Ruslaştırma faaliyetinin bir devamı niteliğinde olan Çuvaşça

dışlanmış  bölgenin resmi dili Rusça olarak kabul edilmiştir. Ancak 1985 yıllarında başlayan yeniden yapılanma ve rahatlık süreci içerisinde Çuvaşlar kendilerini toparlamaya milli benliklerini tekrar kazanmaya yönelik faaliyetlerde bulunmuşlardır. 1991 yılında çıkarılan bir kanunla “Çuvaş Özerk Cumhuriyetinin resmi dil ve eğitimi Rusçadır” ibaresi kaldırılıp Çuvaşça olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklikler sonucu milli benliklerine dönmeye yönelik ilk faaliyetlerin adımını atmış bulunmaktadırlar. Çuvaşistan halen Rusya’ya bağlı Özerk Cumhuriyet olarak varlığını sürdürmeye devam etmektedirler.

7
B.GÜNÜMÜZDE ÇUVAŞLAR VE ÇUVAŞİSTAN

1.Çuvaşistan’ın İklimi

Çuvaşistan, Rusya’nın doğusunda, orman ve orman
-
step kuşağındadır. Büyük bölümü
Volga nehr
inin orta yatağının sağ kıyısında Şura ve Sviyaga ırmakları arasında; küçük bir  bölümü ise Volga’nın sol kıyısındadır. Volga’nın sol kıyısında rakım yaklaşık 100 metre, sağ kıyısında ise güney batıda 244, güney doğuda ise 239 metredir.

Çuvaşistan topraklarının %50’sinde tarım yapılmaktadır. Kalan topraklar orman ve çayırlarla kaplıdır. Çuvaşistan’ın Şura ırmağı doğusunda kalan kısmına Çuvaş yaylası da denilir. Volga ve Şura Vadilerinde uzanan kuzey bölümünde birçok su yatağı vardır. Şura ırmağının batısında ise dalgalı düzlükler uzanır. Volga’nın sol kıyısında ormanlar geniş yer tutar. Bölgede en yoğun ağaç çamdır. Şura ırmağı çevresinde ise çamın yanında meşe, kayın ve ıhlamur yetişir. Volga’nın boylarında ise genellikle meşe ormanları vardır. Ormanlık bölgelerde tilki, vaşak, porsuk, kurt, boz ayı, sığın, sincap gibi hayvanlar; çil horozu gibi kuşlar bulunur. Step bölgelerinde ise tavşan, bıldırcın, çayır kuşu; ırmak kıyılarındaysa su samuru, su sıçanı, kunduz gibi hayvanlara, ördek ve kaz gibi kuşlara
ra
stlanır. Irmak ve göllerde bol miktarda balık vardır. Halın genel geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve ormancılıktık olup ağaç sanayii özellikle Kozlovka ve Şumerlya’da gelişmiştir. Çuvaşistan ’da yazları ılık bir kara iklimi hüküm sürer. Kışları uzun ve oldukça soğuktur. Ortalama kış sıcaklıkları Ocakta 12,7
o
ve -
12,6 arasındadır. İlkbaharda ısınmaya  başlayan hava ancak Haziranda normale döner. Mayısın ortalarına kadar don olaylarına rastlanır. Yazın ortalama sıcaklık 18
-
20ºC olup maksimum sıcaklık 39ºC’dur. Kışları ise eksi 46ºC’ya kadar inmektedir. Yeşerme süresi 180 gün, yıllık yağış miktarı 485 mm’dir. Yağışın ¼’ü yazın yağar.

2.Çuvaşistan’ın Demografik Yapısı

Çuvaşistan ’da nüfusun önemli bölümünü Çuvaşlar meydana getirmektedir. Madenlerin bulunması ile bölgeye Rus göçlerinin çoğalması ülkede nüfus artışına neden olmuştur. Volga ve Sura boylarında Ruslar, Tatar ve Mordvin Cumhuriyetlerine yakın yerlerde ise kendi milletinden insanlar bulunmaktadır. “Çuvaşistan’ın belli başlı şehirleri; Çeboksarı( Çuvaşistan’ın başkentidir. Çuvaşlarda  buranın adı Çupaşkar’dır), Alatır, T
-
Şivil’sk ve Yadrin’dir. Bunların yanında diğer önemli şehirleri ise Kanaş, Buinsk, Vurnarı, İbresi, Kozlovka, Sosnovka, Urmarı ve Çapaevskiy şehirleridir. Rusya’ya bağlı özerk bir cumhuriyettir.” Tatar ve Başkurt Cumhuriyetleriyle Rus

8
Sovyet Federatif Sos
yalist Cumhuriyetinin Ul'yanov, Kuybışev ve Saratov bölümlerinde ve Sibirya’da da birtakım Çuvaş yerleşmeleri vardır

.”

Çuvaşistan’ın Yüzölçümü 18.300
kilometrekaredir.
1960’lı yılların verilerine göre, Çuvaşistan’ın büyük bölümünde nüfus sıklığı km
2
‘de
60-
90 kişi, güneybatı bölümünde ise km
2
 de 25-
50 kişidir. Çuvaşların sayısı toplu olarak yaklaşık 1 470 000
dir
 4
.“

1979’lu yılların verilerine göre, “Çeboksarı‘nın nüfusu 1979 sayımına göre 308.000‘dir. Çuvaşistan‘ın toplam nüfusu 1979 sayımına göre 1.298.611‘dir. Yine 1979 sayımına göre, bu nüfusun 887.738‘ini Çuvaşlar, 37.573‘ünü Tatarlar, 338.150‘sini Ruslar, 35.150‘sini de diğer topluluklar oluşturmaktadır. Çuvaşların toplam sayısı ise sayıma göre 1.751.366‘dır. Bu nüfusun 887.738‘i Çuvaşistan ‘da, 147.088‘i Tataristan‘da, 122.344‘ü Başkurdistan‘da, 532.677‘si Rusya Federasyonu içinde (Tataristan ve Başkurdistan‘da yaşayanlar bu sayıya dâhil değildir), 61.519‘u ise eski Sovyetler

Birliği‘nin çeşitli  bölgelerinde yaşamaktadır
5


“1989 yılı verilerine göre, Çuvaşlar’ın nüfusu 1.839.228’dir. Ülkede 55 milliyete yakın insan yaşamaktadır. Bu nüfusun %67,8’ini Çuvaşlar, %26,7’sini Ruslar, %2,7’sini Tatarlar, %1,4’ünü Mordvalar geri kalan

%1,4’ünü ise diğer halklar oluşturur. Nüfusun 472,3  bini Çeboksarı ’da, 46,5 bini Alatır’de, 54,4 bini Kanash’da, 124,8 bini Novocheboksarsk’da ve 39,9 bini Shumerli şehirlerinde yaşamaktadır.

2002 yılı verilerine göre, Başkent Çeboksarı ‘da yaşayanların %61,6'sını Çuvaşlar, %34,5’ini Ruslar, geri kalan %3,9’unu da diğer halklar oluşturur. Nüfusun %49,2’ si olan 906.900 kişi Çuvaşistan ‘da, %51,8’i ise Çuvaşistan’a komşu cumhuriyet ve bölgelerde yaşamaktadır. Çuvaşistan dışında Çuvaşlar: Tataristan, Başkur
distan, Samara, Ulyanovsk,
Orenburg ve Sibirya'da (Tümen) yaşamaktadırlar.
6

 3.Çuvaşistan’ın Ekonomisi

Çuvaşistan ekonomisi genellikle tarım ve hayvancılığa dayanır. Bunun yanında kimyasal endüstriler metal mühendisliği, kerestecilik, ağaç işleme, gıda ve diğer hafif endüstriler gelişmiştir. Başlıca kaynaklarını, topraklarının 1/3'ünü kaplayan ormanlar, kireç yatakları, petrol kisti, dolomit, şist, fosforit yatakları ve taş kömürü oluşturur. Çuvaşistan’ın %50’sinde tarım yapılmaktadır. Volga’nın sol kıyısında ormanlar geniş yer kaplar. Sura ırmağının yanı ise 2. Orman bölgesi olarak görülebilir. 3. Orman bölgesi ise Volga boyudur zira burada da meşe ağacı geniş yer kaplar. Burada çamın çok bulunmasından dolayı kerestecilik faaliyetleri artmıştır. Ağaç sanayii özellikle Kozlovka ve Şumerlya’da gelişmiştir. Başkent Çeboksarı ’da alkol üretimi, meyve konsantresi, nişasta üretimi, dericilik, metal endüstrisi, kumaş ve tekstil fabrikaları, kimyasal üretim yapan fabrikalar ve iş makineleri üreten büyük bir fabrika vardır. Çuvaşistan’ın üçüncü büyük şehri Kanash, Sibirya'yı Moskova'ya bağlayan demiryolu üzerindedir. 1936 yılından başlayarak bütün demiryolu taşımacılığı tamiratını üstlenmiştir. Ağaç endüstrisi merkezidir. Et üreticiliği, tahıl üretimi ve motor tamirciliği ileri seviyededir. Devrimden önce kurulan Alatır Çuvaşistan’ın güney batısındadır. Metal endüstrisi, tahıl üretimi, manifaturacılık ve dokumacılık gelişmiştir. Önemli bir yerleşim yeri olan Sümerli gelişmiş bir mobilyacılık merkezidir. Çok sayıda kürk malzemesi olabilecek hayvanların bulunuyor olması (tilki, vaşak,  porsuk, kurt, boz ayı, sincap, tavşan, su samuru, su sıçanı, kunduz vb…) kürk ve deri endüstrisininde gelişmesini sağlamış olup avcılığı arttırmıştır. Yine su kenarında olması, çeşitli ırmak ve göllerin bulunması hasebi ile balıkçılıkta yapılmaktadır.

4.Çuvaşistan’da Dini İnançlar

Türkler genel olarak dini konulara yabancı bir millet değildir. Yüzyıllar boyunca hep  bir şeylere inanmışlardır. Bazen etraftaki sosyal ve kültürel çevreden

etkilenip o dinin bazı özelliklerini kendi tanrılarına atfederken, bazen de kendilerine yakın hissettikleri dini (İslamiyet, Hristiyanlık vs.. gibi) tamamıyla kabul etmişlerdir. Hristiyanlık ve İslamiyet’in ardından genel olarak sürdürdükleri bir dinleri veya inanış biçimleri vardır. Bu dinleri kabul etmelerindeki en büyük etken kendi dinlerine olan benzerlikleridir.( tek tanrı, ahiret, ruhlar,
cennet-cehennem vs.. gibi)

10
Çuvaşlar da her Türk milleti gibi bir şeylere inansa da kendilerinin dini bir kitabı yoktur. Onların gelenek ve görenekleri, dini törenleri sözlü bir şekilde devam etmiştir hatta  bazen yok olmuştur. Bu nedenle onları araştıran bilim adamları bu konuda bilgi sahibi olmak için ciddi bir araştırma yapmak zorunda kalmıştır. Çuvaşların dini inanışlarına “çuvaş dini”(yumsi dini ) denilmektedir. Kendileri ise dinlerine “eski inanış”(aval yıla
-
vati yıla) demektedirler. Çuvaşlar kendilerinden vaftiz olmayanlara “ Tip Çivaş”(hakiki çuvaş )
demektedirler.
Ruslar ise onların dinine “yazıçestvo”
7
 , v
aftiz edilenlerine kreşinler (vaftizliler), vaftiz edilmeyenlerine ise yazıçnikler ( paganistler) olarak ikiye ayırırlar. Çuvaşlara göre kendi dinlerini bırakıp başka inanışa mensup olmak yasak ve günahtır. Kendi dinini sevmeye  başka dini hiç sevemez. Şayet böyle bir durum olduğunda da Tanrının onu cezalandıracağına ve onun duasını kabul etmeyeceğine inanılır. Çuvaşların geleneksel inanışları diğer Türk topluluklarından tamamıyla farklı değil,  bilakis benzerlikler barındırmaktadır. Çuvaş toplumundaki Yums
i
8

adında alimlere sorduklarında ise “Atalarımız nerden aldılar, bilinmiyor.” şeklinde cevap verirler. Günümüzde halen bazı inanışlarını canlı bir şekilde uygulamalı görmemiz mümkündür. Rusya’da bulunan Hristiyan Çuvaşlar ise Ruslar tarafından “çift inançlı” diye adlandırılmaktadır. Çünkü Hristiyan’ken aynı zamanda kendi geleneklerindeki diğer faktörlere de inanmaktadırlar. Çuvaşların inanışlarında Türk kavimlerinin genel olarak inandığı Tanrı merkezli inanç bulunmakta olup, yer
-
su, atalar kültü, ahiret, ölüm, gibi inançlar yer almaktadır. Kam’lar eskisi kadar çok olmasa da halen varlığını sürdürmektedir. Çuvaşların dini inanışlarındaki temel unsurlar;

a.

Tanrı;

Çuvaşlar tek tanrılı bir dini inanca sahiptirler. Bazı tarihçiler onların politeist olduklarını öne sürse de bazıları ise onların bu inancının İslamiyet’le tanıştıktan sonra ortaya çıktığını  belirtmektedir. Aslında İslamiyet’ten önce de tek tanrılı bir inanışa sahip olmuşlardır. Çuvaşlarda da en yüce varlık tanrı olarak bilinmekte olup ona “Turi” adını vermektedirler. Turi’ye verilen hiçbir vasfı diğerlerine atfetmeyerek onu eşsiz ve mükemmel olarak kabul etmişlerdir. İslamiyet’teki İlah tasviriyle uyuşmakta olup, bu özellikleri ile İslamiyet’e kendilerini yakın hissetmişlerdir.
7

Yazıçestvo; ta karşılığı ‘uslarda pagaizdir.

8

Yusi; Çuvaş halk hekii, falı, üyüü, filoz
of


11
Tarihçilerin Çuvaşları politeist diye adlandırmaları Çuvaşların dinini tam olarak  bilmediğindendir. Zira Çuvaşlarda tanrının birçok özellikleri ve vasıfları vardır. Dışarıdan bu olayları tahlil edenler bu özellikleri ayrı ayrı birden çok tanrıya atfediyormuş gibi yorumladıklarından dolayı politeisttirler diye anlatmışlardır. Hristiyanlaşan Çuvaşlarda ise tanrı inancında Tanrının annesi ve babasını da içine alan bir inanç sistemi vardır. Böyle bir inanç sisteminde belli olduğu üzere Hristiyanlığın yoğun etkisi vardır. Kısacası tüm anlatılanlar Türklerin genel inanç sistemi ile Çuvaşlarınki taban tabana aynı olmasa da çok  benzerlikleri vardır. Hatta bu benzerlikleri onların atasözlerinden bile anlaşılabilir. Çuvaşlara göre Hristiyan inancı akla aykırıdır. Onlara göre başka tanrıların bir arada bulunma ihtimali olamaz. Bu yüzden Rusların Hristiyanlığı benimsemelerini yadırgamaktadırlar. Bütün bu olgular onların monoteizm dışında inancı kabul etme olasılığını ortadan kaldırmaktadır.

Çuvaşların Tanrı mitolojilerinde dahi tek tanrının ve İslamiyet’in etkisi vardır. Onlara göre tanrı insanları ilk önce çirkin bir biçimde yarattı. Daha sonra ona ruh vererek onu güzelleştirdi. Ardından da insanların olduğu bölgelere bolluk ve bereket ihsan etti. Bu  bollukla yeni şeyler keşfeden insanlar şarabı icat etti. Buna sinirlenen Tanrı onları 77 dil, inanç ve ırka ayırıp onları birbirinde ayırdı. Ayrılan halkalar daha sonra birbirlerine düştüler daha sonra tanrı onların arasını düzetecek “kepe” adında hakan yarattı. Kepe, tanrının yardımcısı aynı zamanda insanlarla arasında bir araç görevi görmekteydi… bu tip inanışlar da İslamiyet’ten etkilendiklerinin ve yakınlıklarının göstergesidir. Tek fark Çuvaşlara göre Tanrı daima göklerdedir, İslamiyet’te ise mekan izafe edilmez.

b.

Ruhlar;
Çuvaş inançlarına göre ruhlar tanrının yardımcısı durumundadır. Birçok doğa ve tabiat olaylarını onların yaptığı anlatılır. Ruhlar iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılır.

 b
a. Kötü ruhlar

(şuytan

 9
 )
;
İnsanlara

müptela olduklarında insanlar hastalanır veya ölürler. Bu yüzden ke
ndilerine
musallat olmamaları için çeşitli dualar ederler ve kurbanlar sunarlar. Kötü Ruhlar kiremette
10

yaşamaktadırlar. Ruhlara adanan eşyaların alınması yasak olup uğursuzluk getireceğine inanılmaktadır. Kiremetlerin genelde bulundukları yerler ağaçlık alanlardır. Şayet bunlar zarar
verilmesi
dâhilinde

musibete uğranılacağına inanılır.

b
b. İyi ruhlar (pirişte
11
 );

İnsanların canını, malını ve ailesini korur. Ruhları tanrı olarak görmezler, onlar ancak tanrıya yardım ederler. Gökyüzünde değil insanların arasında yaşarlar. Hatta doğa olayları olduğunda isyan edilmez saygı duyulur veya kurban adanır.
c. Kurban;
Çuvaşlar genelde tarıma başlamadan ve bittikten sonra işlerinin bereketi için Tanrıya kurban sunarlar. Bunlar kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılır. Kanlı kurbanlar; koç, boğa,
kaz, tavuk, horoz, koyun, at
, sığır vs… canlı hayvanlardır. Kansız kurbanlar; lapa, ekmek,  para, tahıl, süt, peynir, yağ, un, bal vs.. gıdalardır.

Çuvaşlar özellikle kurbanlarını dere kıyıları, tarla, orman, nehir gibi yerl
erde sunarlar.
Genellikle kurban törenlerinin başını ev sahibi kendisi yönetir. Erkek evde değilse kadınlar sunarlar. Kadınlar sadece kansız kurbanları sunabilirler. Kurbanlar sunulurken özel şapkalarını giyerler. Kurbanların mahiyeti dileğin veya günahın büyüklüğüne göre değişir ve  bu boyutları ise Yumsiler belirler. Genelde beyaz olan kurbanlar iyi ruhlar için, siyah ve o tonda olanlar ise kötü ruhlar için kurban edilir.

Bazen kurban törenleri aile içi olabildiği gibi akrabalarla, köylülerle, hatta dışarıdan gelen köylülerle de yapılmaktadır. Kurbanın iyi ve büyüklüğü cenazeler için ahiretteki yerlerinin güzel olmasını sağlamaktadır.

Kurban törenlerinde yiyecek olarak pirinç lapası kullanılır. Bu yemek olmadan törenin kabul olmayacağına inanılır. Kesilecek kurbanların arka taraflarına soğuk su dökülür şayet hayvan titrerse onun kabul olunacağı anlamına gelir. Titremeyen hayvanın ya kesilmesi  bırakılır ya da titreyinceye kadar soğuk su dökülmesine devam edilir.

d. Dua;
Dua yapılırken dışarıdan başka ses ve gürültü olmamalıdır. Kurban günlerinde komşudan bir şey alınıp verilmez, dua esnasında kurban etlerinden dua bitene kadar yenilmez. Törenden sonra kullanılan kaplar saklanır ve tekrar diğer törene kadar kullanılmaz. Dua zamanlarında kötü söz kullanılmamaya

dikkat edilir. Kurbanlar ve yapılan dualar küçük görülürse uğursuzluğa uğrayacağına, hatta dışarıdan biri bu törenleri görürse kabul olmayacağını inanılır.

Çuvaşlar hiçbir zaman çıplak olarak dua etmezler. Dua etmeden önce yıkanıp en güzel kıyafetlerini giyeler. Kurban sunanların kurban etlerinden yemeleri şarttır. Herkese eşit
11
 Melek


13
miktarda paylaştırılır ve tören yerine getirilen her şey yenilir. Şayet kurban at ise atın kafası yakılmaz tarlalara korkuluk olmak üzere asılır. Bu yüzden Çuvaş arazilerinde çok sayıda at kafalı koruluk vardır. Dua esnasında Çuvaşlar doğuya dönelip öyle dua ederler. Dua ve törenlerde Hristiyan Çuvaşların haç işareti yapmaması ve yiyeceklerine başlarken yine haç yemini yapmaması istenir. Hatta etrafta Rusların olamamasına dikkat edilir. Kurban törenlerinin özel bir vakti yoktur. Doğa olaylarının kötü gitmesi ve tarladan verim alınamaması üzerine toplu dua törenleri olur. Yine bu törenlere kimlerin katılacağı, hangi kurbanlığı kimin alacağı ve törenin ne zaman yapılacağını yine Yumsi
belirler.
Diğer başlıca dua türleri;
 -
Tarla ekimin ardından dua
 -
ilkbaharda tarla sürülmeden önce yapılan dua
 -
Hasat zamanı
 -
Harman kaldırıldıktan sonra
 -
Hastalıklar için yapılan dua
 -
Karlar yağmaya başlayınca dua
 -
Suların donmasıyla yaılan dua
 -Evin tem
eli atıldığında dua
 -
Sihire karşı dua

e.
Ölümle İlgili İnanış ve Uygulamalar;

Çuvaşlar ölümün Esrel (Azrail) tarafından gerçekleştiğine inanırlar. Mevtanın başına küçük bir su kabı koyarlar ve ölen kişinin ruhu bedenden ayrıldıktan sonra orada yıkanıp öyle

göğe yükselir. Ayrıca ölecek kişinin ruhu rahat çıksın diye giysisinin tüm düğmeleri açılır.

Çuvaşlarda da ahiret inancı vardır. Bu dünyada iyi ve güzel işler yapıp, faziletli davrananlar şıtmak’a (cennet), kötü işler yapıp zülm edenlerin ise tamık’a (ceh
ennem)
gideceklerine inanırlar. Ayrıca ölüler bu dünyayı tam anlamıyla terk etmezler, hissiyatla yaşarlar. Şayet öbür tarafta kıtlık veya bir sıkıntı olursa dünyaya ihtiyaçlarını karşılamaya gelirler. Hakeza ölüler için yemek hazırlanmamış ise yaşayanlar bel ve mide ağrıları çekerek cezalandırılırlar. Bu yüzden Çuvaşlarda sık sık ölü anma törenleri yapılır.


14
Çuvaşların cenaze törenleri 5 kısımdan meydana gelmektedir;
-
ölüm öncesi
 -
ölünün gömülmesi
 -
ölünün yedirilmesi
 -ruhlar
âlemine

uğurlanması
 -
ölü için

anma törenlerinin yapılması

Bu yapılan uygulamaların hepsi ölünün iyi muamele görmesi içindir. Ölü mezara götürülürken tabutunun üzerine birkaç insan oturur. Bu uygulama ile yaşayanların ölülerden üstün olduğu imgesi verilmektedir. Ölümü takip eden 3
-7-40
. Günlerden Yupa
12

törenine kadar her Perşembe ölü anılır. 40. Günün sonunda vefat eden kimsenin mezarı başına gidilir ve “yupa” adında heykeller dikilir. Çuvaşlarda sadece cenaze zamanlarında ölüyü anma törenleri yapılmaz. Ölünün rüyada görülmesi üzerine,

karında veya belde ağrıların olması üzerine de törenler yapılır.

f. Nazar;
Çuvaşlarda nazar değmesinin önüne geçmek için üvez ağacından yararlanılır. Bu ağacın nazara karşı insanları koruduğuna inanmaktadırlar. Bu yüzden birçok kişi cebinde küçük dahi olsa bir üvez ağacı parçası taşımaktadır. Yine nazardan at nalı, ağaç kabuğu, at kafası ve çeşitli bitkilerinde koruduğuna inanılmaktadır.
g. Yumsi (Halk Hekimi);
Bir nevi dini törenleri yöneten şamaların görevini ihtiva etmektedir. Çeşitli hareket
veya semb
ollerle ruhlarla irtibat kurduklarına inanırlar. Bunlar iyi veya kötü niyetli ruhlar olabilir. İyi ruhtan esenlik istemek için kullanılır, kötü ruhtan ise korunmak amacıyla çeşitli eşya ve figürler kullanarak kendinden uzaklaştırırlar. Bu kullanılan eşyalar arasında özellikle demir en etkili olanıdır. Bunu takip eden diğer eşyalar ise akdiken, kamçı, bıçak, def, davul ve çeşitli resimlerle trans haline geçebilirler.


Çuvaşların birçok özellikleri vardır. Bunlardan en bariz olanı ise belirtildiği gibi dini
t
örenlere öncülük etmesidir. Diğer özellikleri ise her konu hakkında bilgi sahibi olmaları aynı zamanda halk hekimliği yapmalarıdır. Çuvaşlarda Yumsiler bayan veya erkek olabilirler. Doğumun kolay olabilmesi için anneyle aynı ortama alınırlar, özel ayinler icra ederler, düğün törenlerine katılırlar, ayrıca bazen çalınan veya kaybolan hayvanları dahi bulmaktadırlar… bu gibi önemli vasıf ve yetenekleri kendilerinde bulunduran kişilerdir. Yumsiler ayin ve törenler esnasında beyaz elbise giyerler, halktan tamamıyla farklı olurlardı. Yumsiler sadece problem  bulmak odaklı değil aynı zamanda çözüm odaklı ayinler yapmışlardır. İnsanları korumak için onlara tılsımlar hazırlamışlardır. Çuvaşlar, hayatlarında birçok şeyi dine yormuşlardır. En ufak hastalıkları bile ruhlara kötülük yaptığı için başlarına geldiğini düşünüp onun için kurban
sunarlar ve adak adarlar.
Günümüz koşullarına gelindiğinde ise etraftaki tanıştıkları yeni dinler veya baskıları altındaki emirler, onlarında geleneklerini etkilemiş olup bazı uygulamalarını yok etmiştir. Bu yüzden eskisi kadar çok olmasa da halen bu tip uygulamaları yapan yerler mevcuttur.

5.
Çuvaşların Kültürü

a. Çuvaşlarda
 Giyim
Çuvaşlarla Mariler arasında hem fiziksel hem de karakter bakımından pek bir fark
yoktur. Gerek gelenekleri
gerekse yaşamları bakımından birbirlerine komşu olmaları hasebi ile büyük benzerlikler vardır. Çuvaşlar, Yiyecek ve giyeceklerine Mariler kadar dikkat etmezler. Onlara göre daha soluk benizli insanlar olup aynı zamanda oldukça
misafirperverdirler.
Çuvaşlarda kıyafetler evli veya bekârlar için ayrı ayrı değildir, sadece bekârların kıyafetleri daha sade ve düzdür. “Yazın saçaklı bir tür mendil olan ve kendilerinin sarĭ adını verdikleri bir kuşağın etrafına bağlandığı bir çuval elbise giyerler. Kışın ise bu

çuval elbisenin üzerine renkli kumaştan ya da kürkten yapılmış başka bir elbise giyerler. Cam boncuklarla kaplı, kenarlarında balık pulu gibi birbirlerinin üzerine küçük metal paraların konduğu kadın  başlığına ise huşpu adı verilmektedir. Onlar ayrıca üst

kısmı başlıkları gibi süslenen ve kuşağın altından geçen ama adı verilen bir tür örtü giymektedirler. Kenarları cam boncuklar ile işlenmiş veya oyalı beyaz bir keten ile başlarını örterler, bunun üzerine de başlıklarını geçirirler. Bir kız nişanlanır nişanlanmaz surpan adı verilen bir peçe ile yüzünü örter. Evli bir kadın ise aksine bu keteni göğüslerine doğru düşecek şekilde ikiye katlar ve uzantılarını da  perçem ve püsküller ile süsler. Onlar saçlarını iki örgü halinde toplarlar ve bir çuval elbisenin
al
tında gizlerler. Bazı köylerde ise kadınlar hiçbir başlık takmazlar ancak tıpkı Mari kadınları

16
gibi küçük paralarla, beyaz ya da benekli deniz kabuğu ve cam boncuklarla kaplanmış şeritler takarlar. Bu şerit normal başlıktan daha kısa olan bir örtü ile birleştirilir, ancak o da benzer  biçimde aşağıya doğru düşmektedir. Arkalarında ise, kuşaklarına üstteki ile aynı şekilde  birleştirilmiş başka bir örtü iliştirirler. Bazı kadınlar sol omuzlarının üzerine göğüsleri  boyunca uzanan, bir şövalyelik kurdelesine benzeyen, yaklaşık bir el kalınlığında cam  boncuklarla ve küçük deniz kabuklarıyla kaplı deri bir şerit takarlar. Çuvaş erkeklerinin işlemeli gömlekleri ile Marilere; pantolon, ayakkabı, çorap, mont, şapka, kep vb. ile ise daha çok Rus köylülerine benzediği tespitinde bulunmuştur. Ayrıca Çuvaş erkeklerinin Marilerden farklı olarak montlarının üzerinde büyük pelerinler taşımazlar.”
13

b. Çuvaşlarda Gıda

Çuvaşların milli yemeği hamur içine çiğ patates, kuru soğan, sığır eti, yumurta, süt ve karabiberin ile pişirilen bir börek.

İçinde işkembe balık ve ciğer parçası olan sucukları, özellikle Şartan
14

aşı denilen sucuk da spesiyaliteleri arasında. Şerbetçiotunun en iyisi bu topraklarda yetişiyor. Bu yüzden dünyanın en iyi köpüklü içkilerini yaptıklarını iddia
ediyorla
r. Rusya’da Çuvaşlar “Dünyanın en iyi birasını yapan halk”, Çuvaşistan Rusya’nın
eyaleti olarak biliniyor.
15

Onlara göre misafiri en güzel yerde, en güzel bir biçimde konaklamasını sağlayıp karnını iyice doyurmak bir nezaket göstergesidir.
c.
Çuvaşlarda E
vlilik
Çuvaşlarda evlilik genelde başlık parası şartı ile gerçekleştirilmektedir. Para konusunda damat adayı ile pazarlık söz konusu olabilir. Başlık parasının miktarını ve neyle ödeneceğini yine evin reisi belirlemektedir. Bu para nakit olarak verilmekle berağber ev eşyası, mobilya ve hayvan olarakta verilmektedir. Para konusunda anlaşıldıktan sonra resmi olarak kız isteme ve nişan için gelin adayının evine gidilir. Damat gelirken yeni akrabalarına hediyeler ve giysiler götürür. Nişan esnasında bir somun ekmeklik buğdayı ve biraz balı güneşe sunduktan sonra yemekler yenilir, ardından dua edilip tören sonlandırılır. Törenin ardından dünürler düğün gününü belirlemek için misafirlerin gitmesini beklerler.

Düğün günü, gelin kendini bir peçe yardımı ile paravanın arkasına gizler. Damatla orada yüzüklerini değişirler bu saatten sonra o kıza “nişanlı kız” denmeye başlar. Daha sonra kız paravandan çıkıp yemek odasında misafirleri selamlar. Odadan çıkmasının ardından kendi

odasına götürülür orada evli kadınlar ona gelinlikten daha süslü olan huşpu
16

veya evli kadın  başlığı takarlar. Damadın anne ve babasının evinde düzenlenen bu düğünde yemekten önce misafir yanında kendi yemediğini de getirmektedir. Getirilen yemeklerin içine konulan ekmeğin ortası deşilerek içine para konulur. Bu gelenekleri sadece Pagan Çuvaşlar değil, Hristiyan Çuvaşlarda yapmaktadırlar. Erkek evin reisidir ve her şeyi o düzenler. Kadın ise cevap vermeden ona itaat edip her dediğini yerine eksizsiz getirir. Bu adet aile içi karışıklıklar ve tartışmaları önlemek için konulmuştur hakeza Çuvaşlarda ayrılma ve boşanmalarda çok nadir yaşanmaktadır. Eğer kişi eşinden boşanacaksa veya davranışları hoşuna gitmiyorsa onun
surban
17

adlı başlığını çıkarıp atar. Bu başlığın çıkarılması tam anlamıyla boşanma iş
aretidir.
Bu adet sadece Çuvaşlarda değil yine Mari, Mordvin, Udmurt ve Vogul halkları arasında da görülmektedir.
d. Çuvaşlarda Müzik

Müziğin doğduğu yer Orta Asya ve ortaya çıkaran halk ise, Türklerdir. Türkler müzikal anlamda diğer milletler üzerinde etkili olmaya başlamış, Atilla döneminde Burgond kralına gönderilen bir orkestranın varlığı söz konusu olmuş ve Hun çalgıları etkisini Çin’de de göstermiştir. Türk Müziği, Karadeniz’in kuzeyinden Macaristan’a, diğer taraftan da Anadolu’dan Rumeli’ye yayılma

fırsatını bulmuştur. Daha sonra baktığımızda ise, yine Türkler tarafından başka yaşam alanlarına taşınmış olan müzik; Arap ve İran müziğinin etkisinde kalmış, ancak tamamen bu milletlerin müziği tarafından ele geçirilmemiş, Türk müziği olarak varlığını sürdürmüştür. Böyle olmakla birlikte, yabancı müziklerin etkisinde

kalan grupların daha çok Avrasya’nın 50 derece enleminin güneyinde kalan Türk grupları olduğunu görüyoruz ki bunlar; Tatarlar, Çuvaşlar ve Çeremişlerdir.
18

Genel olarak Türklerde kullanılan çalgılardan olan kopuz, Çuvaşlar içinde önemli bir yere sahiptir. Türk müziğinin en eski çalgılarından birisidir ve adını birçok kaynaktan
19
 duyabilmekteyiz.
Kopuz, Türkler arasında yöresel farklılıklar nedeniyle çeşitli isimlerle anılmıştır(kobuz, kobus, kobız
-
kobıs, komuz
-
komus, komız, komus). Bir diğer çalgı aleti ise
16

Bir çeşit geleeksel elise

17

Evli kadı aşlığı

18

“üleya “ırrı GÜNE‘, Çok “esli Alafraga Müziği Türk Topluua Giriş “ürei Ve “arayı Etkisi Türk Müziğii Tarihteki Yeri, “.,
Süleya Deirel Üiversitesi Sosyal Bililer Estitüsü Dergisi,
 Isparta 2007, s. 50-68
19

Uygur etileri, Dede Korkut kitaı, Kaşgarlı Mahutu Diva
-
ı Lügat
-
ı Türkü ve Yuus Ere i divaıdır
.


18
kavaldır. Bu müzik aletinin geçmişini Orta Asya’ya kadar götürmek mümkündür. Yine uzak diyarlarda olan birçok devletlere kadar ulaşmayı başarabilmiştir. Çuvaşların uzakta olması ve kültürleri hakkında pek araştırma yapılmamış olmasından dolayı bulabildiğimiz bilgi sadece bu iki enstrümandır. Fakat buna rağmen anlıyoruz ki Türkler birçok coğrafyadan etkilenirken kendi kültürlerini de bırakmışlardır. Hakeza Çuvaşlarda her zaman çevresine çeşitli alanda kültürlerini aktarmışlardır ve etkisinde kalmışlardır.
e. Çuvaşların Bayramları
Çuvaşlar ’da

dini bayram, ayin ve kutlamalar onlarda bir yer teşkil etmektedir. Çuvaşlarda bayramlar ev, köy ve bireysel olmak üzere 3 gruba ayrılabilir. Törenler Yumşi adı verilen kişilerce yönetilebileceği gibi kabilenin veya mensup olduğu bölgenin en yaşlı ve ayık erkeği ile de yönetebilir.
ea.
 Kalim Bayramı;
Çuvaşların önemli bayramlarından birisi olup her yıl kutlanmaktadır. Büyük gün anlamına gelmektedir. Bahar aylarına yapılıp bir hafta sürmektedir. Hristiyanların paskalya  bayramlarının arifesine denk gelir. Tanrıların ruhlarını anmak için yapılan bir bayramdır. Her sene bir kişi mezarlığa elçi olarak gönderilip yatanları ziyaret eder ve orada dua eder. Sonr
a
elçinin tüm herkesi mezarlığa davet etmesi beklenir. Davet gerçekleştikten sonra insanlar mezarlığa gelirler ve kurban keserler. Kesilen kurbanın iç organları, başı ve ayakları yakılıp kendisi parçalara ayrılmadan pişirilir. Törene gelirken insan farklı yiyeceklerde getirirler tören
sonunda kurban ve getirilenler yenilir.
eb.
Uçuk bayramı (Uitschuck) ;

Çuvaşistan’ın gelirleri genelde tarım ve hayvancılık üzerinedir. Böyle bir toplum olması hasebi ile bayramlarından birisini de verimli geçen bir hasadın ardından elde ettikleri tahıl için dua ve şükür maksatlı bir bayramı berağberinde getirmiştir. Bir sonraki yılın yine aynı şekilde verimli ve güzel geçmesi için dua edilip kurbanlar kesilir. Bu uygulamaya ise Uçuk bayramı adını vermişlerdir.
ec.
 Şimik Bayramı;
Çuvaşistan’ın diğer önemli bayramı ise Şimik’tir. Ata Ruhlarının doyurulması için yapılır. Bugünde her yer tatil olup büyük
-
küçük, yaşlı
-
genç herkesin katılması gerekmektedir. Bugünde hiçbir iş yapmazlar. Bayram Perşembe günü başlayıp bir gün sürer. En güzel şekilde ve temizce elbiseler giyinilir. Yine mezarlıklar ziyaret edilir ve özel yemekler pişirilip götürülür. Hatta mezarlığa götürülen bu yiyeceklerden Ata Ruhlarına da ikram edilir.

ed. Keremet Tsados (kiremet Tasatas);
Kiremet’in
20
 temizlenmesi
için yapılır. Sene içeresinde hasadın iyi çıkması ve uğursuzluk olmaması için ilkbaharda, tarlalara yedi ateş yakılıp tanrılara adaklar sunulması gerekmektedir. Adak olarak kullanılan malzemeler ise genelde ateşin içine atılabilen şeyler ve geri kalanı yenilip içilebilen süt ve kekten oluşmaktadır. Genelde tören esnasında Keremitin annesine, babasına ve oğullarına dualar edilir. Ayrıca büyük baş hayvan sürüleri ve bir sene refah içerisinde geçirebilmek için Pihambar’a
21

öküz kurban edilir. Bu törenlerde şayet kümes hayvanları kurban edilecekse tören tarlada değil evde yapılır.
ef. Sine Tyre Tschuk Tons;
Yeni bir hasat zamanı tanrıya sunaklar sundukları bir törendir. Bu Mari’ler de bulunan Ukinde bayramı ile aynıdır.
eg.
 Munkun (Minkun) Bayramı;

Her aile
reisi için adak olarak sunulan kümes hayvanlarının kurban edilmesi ile kekler eşliğinde gerçekleştirilen dini bir törendir. Çuvaş bayramlarının genelde Mari, Mordvin ve Udmurt gibi halklarla benzerlik göstermektedir. Özelliklede Mari’lerle hazırlıkların ve törenlerin büyük benzerlik gösterdiğini hatta sadece isim farklılıklarının bulunduğunu ifade edebiliriz. Ayrıca bayramlarında etkilendikleri halk ve toplumların izlerinin görmek mümkündür. Bunlardan sadece ikisi olan Hristiyanlık ve İslamiyet’in çeşitli emarelerini dini törenlerine taşımışlardır. Paskalyada abdest alma, Tanrıya secde etme kuralı olan Perşembe günleri bunlara örnektir.
f.
Çuvaşlar’ın Hikâye ve Efsaneleri
Çuvaş sözlü edebiyatının büyük bir çoğunluğunu alp hikâyeleri oluşturmaktadır. Çuvaşlarda ise bu Alplere “Ulp Halapisem” adı verilmektedir. Küçük nazım parçaları dışında nesirden oluşmuş olup yıllarca dilden dile dolaşmıştır. Alplerin genelde doğuşunu, yaşamını, yaşadığı çevreyi, özelliklerini, arkadaşlarını, inançlarını ele almaktadır. Bu anlatmaların hepsi hemen hemen tüm Alp anlatımlarında göze çarpmaktadır. Hemen hemen hepsi ayrı ayrı ele alınmış uzun hikayeler şeklindedir.

Türkiye’de Türkoloji alanında hazırlanan eserler arasında Çuvaşça pek işlenmemiştir. Bizden uzak bir lehçe grubunda olması fazla ilgi celp etmemiş olup yazılı edebiyatının pek olmayışı bu tip uygulamalarında da bilim insanlarına zorluk vermiştir. Bu çalışma içerisinde sadece en bilinen iki eseri ele almaya çalıştım. Bunlardan biri Eski Türkçe döneminden beri anlatıla

gelen “Oğuz Kağan Destanı”, diğeri ise Dede Korkut anlatmalarında yer alan “Tepe Göz” efsanelerinin Çuvaşça aktarımlarıdır.
20

Kötü ruhları yaşadığı yerlerdir. Geelde dağ ve oralık alalar içi kullaılır.

21

Peygaer alaıdadır. Çuvaşlarda Kepei karşılığıdır.




20
Oğuz Kağan Destanı Çuvaşça anlatımı;

“Alp'ı Kurt Götürüyor Dostlarım siz kutsal kurdun şarkısını duydunuz mu? Duymuşsunuzdur. O bugün de, Alp 'ı götürdüğü zamandaki gibi söylüyor. Bize, Aşa Pihambar 'ın duygularını ulaştırıyor. Atalarımız zamanında, uzakta Altın Dağları tarafında, Alp yiğitmiş etiyle yaşarmış. Sürü sürü hayvan beslermiş. Onların atları, kırlarda özgürce gezermiş. Semiz öküzler böğürüp yüksek dağları titretirmiş. Günler geçmiş. Yıllar bitmiş. Alp yiğit bir gün batıdaki bereketli kırlar tarafına göç etmeyi düşünmüş. Boyların yöneticileri bir yere toplayıp amacını söyleyerek konuşmuşlar. Boyların yöneticileri onunla anlaşmışlar. Sonra, Alp de o akşam gece yarısı olunca, Tanrılarla konuşmak için dağa çıkmış. Dualarını edip bitirince Alp 'ın önünde aniden bir kurt görünmüş. Onun çevresi ışıkla kaplıymış. İnsan gibi konuşarak o, büyük yiğide şöyle demiş. "Büyük Alp, büyük Tanrının emriyle ben seni arkamdan batıya doğru götüreceğim. Sen endişelenme! Benim peşimden korkmadan yürü. Ben hep seninle birlikte, senin önünde olacağım. Senin hayvanlarını halkını koruyacağım. " demiş. Sonra Alp 'ın halkı sabahleyin erkenden batıya doğru göç etmek için hareket etmiş. Onun önünde zaman zaman mavi kurt görünmüş. Durup durup ulumuş. Peygamber köpeğinin uluması Alp 'ın halkına şarkı gibi işitilmiş. Onun vücudu gece daima, çepeçevre aydınlık içinde görünmüş. Yaşlıların söylediğine göre bu kurt, Alp'ın milletini, Aramaşi Dağı 'na doğru götürmüş. Bizim büyük atalarımızın bu çevredeki hayatı böyle başlamış.” Bu konu, "Oğuz Destanı"nda daha ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır. Epik özellikler, "Oğuz Destanı"nda daha fazla yer almaktadır. Burada dikkat çeken diğer bir husus da Oğuz'un idil boyuna yapacağı seferden önce, kurdun ortaya çıkışıdır. Çuvaş Alp anlatmalarında, Çuvaş alplarının ve Çuvaşların idil boylarına gelişlerini ele alan anlatmaları da gözden uzak tutmamak lazımdır. İdil ırmağı, Çuvaş anlatmalarında büyüklüğü ve genişliği ile de önemli bir yer tutar. Oğuz Kağan destanında da bu konuya değinilmektedir. Elbette destanlar, tam anlamıyla tarihi hadiseleri yansıtmamaktadır. Buna rağmen, destanların tamamıyla tarihi hadiselerden ayrı olduğunu iddia etmek de mümkün değildir. Bugün Balkanlar'da ve Türkiye'de yaşayan bazı Oğuz boylarının, Karadeniz'in kuzeyinden bu bölgelere geldikleri bilinmektedir.

Tepe Göz Efsanesinin Çuvaşça anlatımı;

“Alp Altırkuş'u (Kepçegöz'ü) Yeniyor Alama ülkesinde tek gözlü, kıllı vücutlu, kibirli açgözlü Altırkuş yaşamış. Sadece bir gözü olmasına rağmen o, uzakları, her şeyi görürmüş. Onun midesine bir yiyişte yetmiş öküz, otuz fıçı şerbet girermiş. Alama ülkesindeki bütün halk, bu Altırkuş için çalışıp yaşamış, Altırkuş 'u doyurmuş. Altırkuş 'a, Alama ülkesinde sadece hükümdar olarak yaşamak yetmemiş. Onun aklına, alp yiğidin ülkesini işgal etmek

aklına gelmiş. "
-
Gelecekte alp yiğit de benim çobanım olsun, benim sürümü gütsün! Bana güçlü çoban gerek. " diye bağırmaya

 başlamış. Alp bu sözleri duyunca hiç umursamamış. "Açgözlünün çobanı olmam, adımı kötületmem. Esremet'ten korkup ateş yakıp kaçmak yok. Karşılaşmak istiyorsan haydi çık kır ortasına." diye söylemiş. Alp yiğit, Altırkuş 'a karşı böyle söylemiş ve İdil’e kenarına bozkır ortasına çıkıp durmuş. Diğer kötü gelip yetişir yetişmez  birbirine girmişler. Birbirlerini sarsıyorlarmış, birbirlerini eziyorlarmış. Güreşe güreşe, eze eze Alp sonunda son gücünü toparlayıp, diğer kötüyü sıkıca kavrayıp göğe kaldırmış. Diğerinin kokan nefesi "poj!" diye çıkmış. Altırkuş 'un gücü, sadece bu kötü nefesteymiş. Alp de açgözlüyü yedi denizin öbür tarafına fırlatmış.” Çuvaş Türklerinin yazılı edebiyata çok geç dönemde geçmiş olması sebebiyle sözlü geleneğin çok daha güçlü olması ve bu Türk gurubunun kültürel olarak dışa daha kapalı olmaları sebebiyle arkaik unsurların daha iyi koruması, bunun en önemli sebebi olabilir, ileride yapılacak karşılaştırmalı çalışmalar, bu eserler arasındaki ilişkilerin daha iyi bir şekilde
ortaya koyulm
asını sağlayacaktır. Aynı zamanda Çuvaş folklor araştırmalarında, epos konusunda yapılacak araştırmalara sağlayacağı katkı da az olmayacaktır. Aynı şekilde Türk kültürünün bazı konularda en arkaik unsurlarını günümüze taşıdığını düşündüğümüz Çuvaşların, edebi ve folklor birikimleri ile ilgili yapılacak karşılaştırmalı çalışmalar, genel

anlamda Türk kültürünün karanlıkta kalmış noktalarının aydınlatılmasında önemli rol oynayacaktır.

22

6.Çuvaşistan’ın Dili ve Edebiyatı

19. yüzyıl Avrupa’sında başlayan milli hareket ve öz benliğine dönme hareketleri Çuvaşları da etkilemiş olup onların da folklor ve edebiyatında yenileşme hareketlerine vesile olmuştur. Türk milletleri genel olarak yaşantılarını yazıyla değil sözle ifade ederler. Bundan mütevellit Çuvaşlarında yazılı değil sözlü bir kültürü vardır. Diğer milletler bu dönemde edebiyatlarında yenileşme hareketleri gösteriyorken, Çuvaşlar diğer milletlerden farklı olarak yazılı edebiyatlarını daha o dönemde yeni oluşturmuşlardır. Bu oluşumlarını yaparlarken en  büyük yardımcıları halk folklorları olmuştur. Bu edebiyatı yazanlar veya oluşturanlar için o dönem bir ilklerin yılıdır. Edebiyat açısından ilk yazılı eserlerin verildiği dönemdir.
a. Çuvaşistan’ın Dili

Asya ve Avrupa dillerinden ondan fazla dilden unsurlar içe
rmektedir. Zamanla bu
etkileşimler daha da artmakta ve dile yeni birçok kelime ve ifadeler eklenmektedir. Çuvaşlar
22

Bület BAY‘AM, Oğuz Epik Alataları Ve Çuvaş Alp Hikâyeleride Kutsal Kurt ve Tepegöz, “., C.VI,
Türk Düyası iceleeleri dergisi
, İzir , s. 
-26


22
her ne kadar diğer milletlerden etkileniyor olsalar da kendileri de birçok Avrupa ve Asya ülkesini etkilemiş olup kelime ve deyimler vermişlerdir hatta bazıları halen kullanılmaktadır. Çuvaşlar kökeni itibariyle almış bulundukları Hunno
-
Hazar topluluklarının dilini zamanla ufak değişimlerle günümüze kadar getirmeyi başarabilmişlerdir. Bazı harfler değişime uğramıştır. Bunlara örnek olarak;

* boz >bor (buz), *otoz> otor (otuz),
(rotasizm) “z’nin yerine r”
 *togoz> ogor (dokuz)
*kemeş> kemel (gümüş) *zitmeş> zitmel (yetmiş) , (lambdaimz) “ş’nin yerine l”

*kiş> kil(kış)
 *kara> hara(siyah)
*kapka>hapka(kapı)

(şetaizm) “k’nın yerine h”
 *kaynak>haymah (kaymak)
İlk başta sadece bir aksan gibi değiştirilip kullanılan bu kelimeler zamanla tamamen  böyle kullanılmaya başlanınca tekrar değiştirilememiş ve böyle kalıp ayrı bir dil oluşturmuştur. Çuvaş dili proto
-
moğol seslere Türkçe kelimelerin girmesiyle oluşmuş bir dildir. Böylece Çuvaşça hiçbir dil ailesine mensup olmadan tek başına oluşmuştur. Bu dilin
ol
uşmasında Avarlar, Çuvaşlardan ayrılarak Macaristan’a gidenler, Besemler ( Bulgar
-Tatar
karışımı) etkili olmuşlardır. Çuvaşların dili ilk Türkçe(r/l) dili diye de adlandırılmaktadır. Diğer Türk dilleri ise Ana Türkçe(z/ş) zamanında meydana gelmiştir.

İlk grameri 1769’da Leningrad’ta Socineniya Prinadlezaşçiya
- Grammatike
Çuvaşskogo Yazıka adıyla yayımlanan gramerdir. Çuvaşça dil bilgisinin diğer Türk gramerinden ayıran en büyük özellikleri;


Diğer Türk lehçelerinin sınıflandırılmasında önemli kabul edilen
y, genelde
diğerlerinde c, ç, j, y, s ve q yerine kullanılırken Çuvaşlarda y yerine i kullanılmaktadır. Ve bu durum sadece Çuvaşlara özeldir

---
ÖRN;
yan-
ıun (yanmak), yaş
-
iul(yaş), yaz
-iur(yaz), ye-il (yemek), yeni-ilni(yeni), yer-
irı(yer), yıltız
-ie
lter (yıldız) vs..



Peltek d diğer Türk gruplarında t, y, z, d gibi kelimelerle karşılanırken Çuvaşçada kelime içi ve sonunda r kullanılmasıyla karşılanır.
 ---
ÖRN;
 Adak-
ura (ayak), kadın
-
huer(kayın), kod
-hur(koymak), kudruk-
hüre(kuyruk), kıd
-
çar(eng
ellemek), tod-
teran(doymak) vs…



Çuvaşçayı diğerlerinde ayıran asıl en büyük özelliği ise, genel Türkçe kelime sonu z’ye karşılık r’yi, ş’ye karşılık ise l’yi taşıyor olmasıdır. Bu özellik Çuvaşçayı Türk lehçesi olup olmadığı konusunda tarihçiler arasında ihtilafta bırakmıştır.
---
ÖRN;
 Epir (biz), per(buz), yikir(ikiz), tehher-
tokuz(dokuz), tevar(tuz), süz
-
sir(süzmek), vs
..


Türkçede ö ve o ünlüleri ile başlayan kelimeler, Çuvaşçada v türemesiyle görülür.
 ---
ÖRN;

Vucah(ocak), vel(o), vut(ot), veker(öküz), vere
n(yer), vune(on)


Türkçe kelimelerde genelde çokluk –lar eki ile sağlanırken Çuvaşlarda –sem’dir.
 ---
ÖRN;

Çulsem (taşlar), hirsem(kızlar), teşmansem(düşmanlar), vekersem(öküzler), külisem(göller), açasem(çocuklar), vs…



Çuvaşça fonetik ve iyelik ekleri bakımından diğer çağdaş Türk lehçeleriyle benzerlik gösterse de çokluk ve iyelik ekleri sıralamaları farklıdır. Çuvaşçada iyelik önce alınır.
 ---
ÖRN;


24
Hır
-
ım
-
sem (kızlarım), ıvel
-emer-
sem(oğullarım), aram
aii tev-i-
sem (aramaşi dağları)



Emir kipinin olumsuz çekimlerinde ön ek alması Çuvaşçayı yine diğer Türk lehçelerinden ayırır. Çuvaşça olumsuzlarda 2. ve 3. şahıslarda fiilden önce –
an
kullanılır. / 1. Şahıslarda; fiil+ şahıs eki+ mar / 2. ve 3. Şahıslarda; an+ fiil+ şahıs ekleri
 ---
ÖRN;
Kayam (gideyim)-----kayam mar (gitmeyeyim), kay(git)------
an kay (gitme)…vs..



Çuvaşçanın zamirleri kendine hastır. Ana Altayca’ya daha yakındır.
---
ÖRN;
 Ep-ben / epir-biz, es-sen/ esir-siz, vel-o/ visem-onlar


Çuvaşçanın dönüşlülük zamiri de kendine hastır.
 ---
ÖRN;
 Ham, hey, hu, hamer, hever, heysem..vs


Çuvaşçada sayı sıfatlarının hem uzun hemde kısa olanları vardır. Sayılar rakam olarak kullanıldıklarında uzun, sıfat yerine kullanılacaksa kısa olarak kullanılır.


Çuvaşçada üleştirme sıfatları –şar eki kullanılır. Ekin ünsüzlerden sonra ş’li oluşu diğer Türkçe lehçelerden ayırır.
---
ÖRN;

 pir (bir), pirer saltak(birer asker), ikşer kineke (ikişer kitap), ultşar kirenke(atlışar kirenke), vs…



Yönelme ve yüklenme halleri bir ekle ifade edilmiştir (
-A/-n).


Türkç
ede -
ne bağlacıyla kululan cümleler genelde olumlu iken Çuvaşlarda yüklemleri
olumsuz yapar.


Çuvaşlarda soru eki –i’dir. Diğer Türkçe eklerde ise mı, mu, mü, ba, pa vs’dir..

Burada yazılan örnekler genelde diğerlerinde ayrılan önemli örneklerdir. Bu örnek 
lere ilavelerde edilebilir fak 
at bunlar çok dikkat çekicidir. Ayrıca Aşağı Çuvaşlarla Yukarı Çuvaşların aralarında da aksan farklılıkları vardır. Hatta bazı birbirinde uzak kalan bölgelerde kelime farklılıkları bile söz konusudur. Çuvaş dili çok zengin bir 
 
dildir. Daha öncede zikredildiği üzere diller arası alışverişler olmuştur buda dilin gelişimini önemli ölçüde etkilemiştir. Birçok Türkolog’u ihtilafta bıkarak gramer yapısı vardır.
b. Çuvaşistan’ın Edebiyatı
 
Çuvaşçada yazılı edebiyat ürünü azdır genelde
 
sözlü edebiyat yaygındır. Yazılı edebiyatın ilk ürünleri Hristiyanların Çuvaşları Ortodokslaştırmak için çevirdiği kitaplar ve misyonerlik faaliyetleri için yazdıkları dil bilgisi kitaplarıdır. Çuvaş halk edebiyatı 19. yüzyılda kitaplaşabilmiştir.
 
“August
 Ahlquist (1826-
99) bu edebiyatın zenginliğine dikkati çekmiş, Alexandra A,
Fuchs bir derleme
hazırlamış
 
(1840), Nikolay İvanoviç Polorussov da halk destanı
Puler
îlni’yı
 
(Beyler Kentinin Fethi) bulup yayımlamıştır. 19. yüzyılda yetişen Çuvaş yazar ve şairleri daha çok günlük yaşamı, özellikle de köy yaşamını konu almıştır. İlk Çuvaş gazetesi
 Hibar
(Haber) 1905’te haftalık olarak yayımlanmış, iki yıl çıkabilen bu gazete çevresinde genç yazarlar toplanmıştır. Gazetenin yayımına son verildikten sonra Çarlık rejimi Çuvaşça kitap basımını yasakladıysa da yazar ve araştırmacı N. İ. Polorussov Çuvaş masal ve söylencelerini derlemiş, Nikolay Vasilyeviç Vasilyev öykü, şiir türündeki çalışmalarıyla yeni Çuvaş edebiyatının canlılık kazanmasına çalışmış, Vasilyev
 Subossinni de antolojisinde
(1911) şiir ve öykü örneklerine yer vermiştir. T. Kirillov, Efimov, Korenkov, Yurkin gibi yazarların katkılarıyla gelişen Çuvaş edebiyatında dünya klasiklerinden yapılan çeviriler de görülmeye başlamıştır. Çuvaş tiyatrosu 1917’de Kazan’daki girişimlerle başlamış özellikle Batılı ve Rus yazarların yapıtları sahnelenmiştir. 1917 Devrimi başlangıçta Çuvaş edebiyatının gelişmesini engellemiş, bu arada pek çok Çuvaşça yapıt yok edilmiştir. Öte
yandan
 Hibar 
 
gazetesinin yeniden yayınlanmaya başlaması, Çuvaş tiyatrosu için yararlı sonuçlar vermiştir, Akimov’un, Pavlov’un, Efromov’un oyunları bu gazetede yayımlanmıştır. 1919’da çıkmaya başlayan
 surampus
 
(Şafak) dergisi de Çuvaş edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Devrimden sonr 
a Semen Va
silyeviç Elger, P. P. Husankay, N. I. Polorussov gibi yazarlar ulusal duygularını pekiştiren, özgür düşünceyi savunan, uygarlık nimetlerinden yararlanmayı öğütleyen ürünler vermişlerdir. Çağdaş Çuvaş edebiyatının
 
 
26
önemli adlan arasında V. Rzay,
 
İ. N. İvnik, A. Talvir. M. Sumilov
-
Uyap, P. N. Osipov, İ. Tuktaş anılabilir.”
2







24
Hır
-
ım
-
sem (kızlarım), ıvel
-emer-
sem(oğullarım), aram
aii tev-i-
sem (aramaşi dağları)



Emir kipinin olumsuz çekimlerinde ön ek alması Çuvaşçayı yine diğer Türk lehçelerinden ayırır. Çuvaşça olumsuzlarda 2. ve 3. şahıslarda fiilden önce –
an
kullanılır. / 1. Şahıslarda; fiil+ şahıs eki+ mar / 2. ve 3. Şahıslarda; an+ fiil+ şahıs ekleri
 ---
ÖRN;
Kayam (gideyim)-----kayam mar (gitmeyeyim), kay(git)------
an kay (gitme)…vs..



Çuvaşçanın zamirleri kendine hastır. Ana Altayca’ya daha yakındır.
---
ÖRN;
 Ep-ben / epir-biz, es-sen/ esir-siz, vel-o/ visem-onlar


Çuvaşçanın dönüşlülük zamiri de kendine hastır.
 ---
ÖRN;
 Ham, hey, hu, hamer, hever, heysem..vs


Çuvaşçada sayı sıfatlarının hem uzun hemde kısa olanları vardır. Sayılar rakam olarak kullanıldıklarında uzun, sıfat yerine kullanılacaksa kısa olarak kullanılır.


Çuvaşçada üleştirme sıfatları –şar eki kullanılır. Ekin ünsüzlerden sonra ş’li oluşu diğer Türkçe lehçelerden ayırır.
---
ÖRN;

 pir (bir), pirer saltak(birer asker), ikşer kineke (ikişer kitap), ultşar kirenke(atlışar kirenke), vs…



Yönelme ve yüklenme halleri bir ekle ifade edilmiştir (
-A/-n).


Türkç
ede -
ne bağlacıyla kululan cümleler genelde olumlu iken Çuvaşlarda yüklemleri
olumsuz yapar.


Çuvaşlarda soru eki –i’dir. Diğer Türkçe eklerde ise mı, mu, mü, ba, pa vs’dir..


25
Burada yazılan örnekler genelde diğerlerinde ayrılan önemli örneklerdir. Bu örnek
lere ilavelerde edilebilir fak
at bunlar çok dikkat çekicidir. Ayrıca Aşağı Çuvaşlarla Yukarı Çuvaşların aralarında da aksan farklılıkları vardır. Hatta bazı birbirinde uzak kalan bölgelerde kelime farklılıkları bile söz konusudur. Çuvaş dili çok zengin bir

dildir. Daha öncede zikredildiği üzere diller arası alışverişler olmuştur buda dilin gelişimini önemli ölçüde etkilemiştir. Birçok Türkolog’u ihtilafta bıkarak gramer yapısı vardır.
b. Çuvaşistan’ın Edebiyatı

Çuvaşçada yazılı edebiyat ürünü azdır genelde

sözlü edebiyat yaygındır. Yazılı edebiyatın ilk ürünleri Hristiyanların Çuvaşları Ortodokslaştırmak için çevirdiği kitaplar ve misyonerlik faaliyetleri için yazdıkları dil bilgisi kitaplarıdır. Çuvaş halk edebiyatı 19. yüzyılda kitaplaşabilmiştir.

“August  Ahlquist (1826-99) bu edebiyatın zenginliğine dikkati çekmiş, Alexandra A,
Fuchs bir derleme hazırlamış

(1840), Nikolay İvanoviç Polorussov da halk destanı Puler îlni’yı (Beyler Kentinin Fethi) bulup yayımlamıştır. 19. yüzyılda yetişen Çuvaş yazar ve şairleri daha çok günlük yaşamı, özellikle de köy yaşamını konu almıştır.

İlk Çuvaş gazetesi  Hibar
(Haber) 1905’te haftalık olarak yayımlanmış, iki yıl çıkabilen bu gazete çevresinde genç yazarlar toplanmıştır. Gazetenin yayımına son verildikten sonra Çarlık rejimi Çuvaşça kitap basımını yasakladıysa da yazar ve araştırmacı N. İ. Polorussov Çuvaş masal ve söylencelerini derlemiş, Nikolay Vasilyeviç Vasilyev öykü, şiir türündeki çalışmalarıyla yeni Çuvaş edebiyatının canlılık kazanmasına çalışmış, Vasilyev  Subossinni de antolojisinde (1911) şiir ve öykü örneklerine yer vermiştir. T. Kirillov, Efimov, Korenkov, Yurkin gibi yazarların katkılarıyla gelişen Çuvaş edebiyatında dünya klasiklerinden yapılan çeviriler de görülmeye başlamıştır. Çuvaş tiyatrosu 1917’de Kazan’daki girişimlerle başlamış özellikle Batılı ve Rus yazarların yapıtları sahnelenmiştir. 1917 Devrimi başlangıçta Çuvaş edebiyatının gelişmesini engellemiş, bu arada pek çok Çuvaşça yapıt yok edilmiştir. Öte yandan  Hibar  gazetesinin yeniden yayınlanmaya başlaması, Çuvaş tiyatrosu için yararlı sonuçlar vermiştir, Akimov’un, Pavlov’un, Efromov’un oyunları bu gazetede yayımlanmıştır. 1919’da çıkmaya başlayan  surampus (Şafak) dergisi de Çuvaş edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Devrimden sonra Semen Vasilyeviç Elger, P. P. Husankay, N. I. Polorussov gibi yazarlar ulusal duygularını pekiştiren, özgür düşünceyi savunan, uygarlık nimetlerinden yararlanmayı öğütleyen ürünler vermişlerdir. Çağdaş Çuvaş edebiyatınınönemli adlan arasında V. Rzay,İ. N. İvnik, A. Talvir. M. Sumilov Uyap, P. N. Osipov, İ. Tuktaş anılabilir.”


3 yorum: